İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 14.08.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.18.01-155[1-
Yabancı memleketlerde düzenlenen kâğıtlar açısından Türkiye'de hükmünden faydalanma konusu esas olarak, kâğıtlarda yer alan hak ve yükümlülüklere dayanılarak hukuki, ticari, mali olaylar ve sonuçlar yaratmak olarak anlaşılmalıdır. Hüküm bir gücün, etkinin ifadesi olduğundan, bir kâğıdın hükmünden yararlanma o kâğıdın gücünden, etkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, yabancı memleketlerde düzenlenen bir kâğıda ilişkin bazı haklardan veya hususlardan Türkiye'de yararlanılması veyahut kâğıda dayanılarak Türkiye'de bazı işlemler yapılması o kâğıdın hükmünden yararlanıldığı anlamına gelmektedir." şeklinde açıklamada bulunulmuştur.
Danıştay 7. Daire’nin 20.12.2000 tarih, E. 1999/294, K. 2000/4088 sayılı kararında ise, “488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ‘Mükellef’ başlıklı 3'üncü maddesinin son fıkrasında; yabancı memleketlerle Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kâğıtların vergisinin, Türkiye'de bu kâğıtları resmi dairelere ibraz edenler, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalananlar tarafından ödeneceği öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere, fıkrada, yabancı memleketlerde veya Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kâğıtlar dolayısıyla damga vergisinin doğabilmesi, birbirinden bağımsız üç ayrı durumdan herhangi birinin gerçekleşmiş olmasına bağlı bulunmaktadır. Bu üç durum; kâğıdın Türkiye'de resmi dairelere ibraz edilmesi, üzerinde devir veya ciro işlemi yapılması ve herhangi bir suretle hükmünden yararlanılmasıdır. Taraflar arasında imzalanan sözleşme Türkiye'de herhangi bir resmi daireye ibraz edilmediği gibi, üzerinde devir ve ciro işlemi de yapılmadığından; ilk iki durum, olayda, söz konusu değildir. Damga vergisini doğuran üçüncü durumun varlığı ise mahkemece, hükmünden faydalanma koşulunun, kâğıdın vergilendirme için gerekli olan ticari ya da hukuki işlem için Türkiye'de resmi makamlara ibraz edilmesi şeklinde gerçekleşmiş olmasına bağlı kabul edilmiştir. Bu yorum tarzı kabul edilebilir nitelikte değildir. Zira, kâğıdın Türkiye'de resmi makamlara ibrazı hali, yukarıda, yabancı ülkelerde düzenlenen kâğıtlar bakımından, damga vergisini doğurduğu açıklanan üç bağımsız durumdan ilkidir. Hükmünden yararlanma halinden ayrı ve bağımsız bir durum olarak düzenlemede yer alan resmi makamlara ibraz halinin, aynı zamanda, hükmünden yararlanma halinin gerçekleşme koşulu olarak kabulü, kanun koyucunun damga vergisini doğuran olay olarak üç ayrı hal öngörmekle güttüğü amaca aykırıdır.
Dosyanın incelenmesinden; davacı Banka hakkındaki tarhiyatın, inceleme elemanı tarafından, yukarıda sözü edilen sözleşmenin hükmünden Türkiye'de faydalanıldığından bahisle, önerildiği anlaşılmıştır. O halde; dosyadaki uyuşmazlığın çözümü, “hükmünden faydalanma” kavramının anlamının ve olayda, gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Damga vergisinin konusu olan her kâğıt, taraflarına haklar yaratan ya da borç, yükümlülük ve ödevler getiren hukuki durumları belli eden veya ispata yarayan araçtır. Bu tür bir kâğıdın hükmünden yararlanma ise belgelenen hukuki durumun öngördüğü hak, borç, yükümlülük ve ödevlere işlerlik kazandırılması; başka deyişle, tarafların haklarını elde etmeleri, borç, yükümlülük ve ödevlerini de yerine getirmeleridir. Yabancı ülkelerde düzenlenen kâğıtlar bakımından, söz konusu elde etme ve yerine getirme eylemlerinin Türkiye'de gerçekleşmesi, yukarıda açıklanan yasal düzenlemede öngörülen, damga vergisini doğuran olaydır.” şeklinde karar tesis edilmiştir.
Danıştay 7. Dairesi’nin E. 1999/294, K. 2000/4088 sayılı Kararı’nda; bir banka ile yurt dışında mukim bir kurum arasında yurt dışında imzalanıp, Türkiye’ye gönderilen “teminatlı tevdiat sözleşmesi” nin damga vergisine tabi olduğuna karar vermiştir.
“Temyiz başvurusu, davacı Banka ile İngiltere'de yerleşik bir kurum arasında İngiltere'de akdedilip Türkiye'ye getirilen "teminatlı tevdiat sözleşmesi" dolayısıyla yapılan damga vergisi tarhiyatı ile ağır kusur cezası kesme işlemini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
…
Yabancı kurumla imzaladığı teminatlı tevdiat sözleşmesi ile davacı Banka, kendisine yabancı kurum tarafından depo edilecek mevduat karşılığında, bu kurumdan menkul kıymet satın almayı taahhüt etmiştir. Buna göre; söz konusu sözleşme ile davacı Bankaya sağlanan hak, kendisine mevduat depo edilmesini istemekten; yükümlülük ise, bunun karşılığında yabancı kurumdan menkul kıymet satın almaktan ibarettir. Olayda; sözleşmenin tarafları, taahhütlerini yerine getirmiş bulunmaktadır. Yani; sözleşmede öngörülen hak ve yükümlülüklere işlerlik kazandırılmıştır. Bu işlerlik kazandırma eylemlerinin Türkiye'de gerçekleştirildiklerinde ise, uyuşmazlık yoktur. Dolayısıyla, sözleşmenin hükmünden Türkiye'de yararlanma halinin olayda varlığı açıktır. Sözleşmede, İngiliz kanunlarına ve mahkemelerinin yetkilerine yapılan gönderme, bu durumu değiştirebilecek nitelikte değildir. Bu bakımdan; dava konusu tarh ve ceza kesme işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın vermiş olduğu 14.08.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.18.01-155[1-
“Yabancı memleketlerde düzenlenen kâğıtlar açısından Türkiye’de de hükmünden faydalanma konusu esas olarak, kâğıtlarda yer alan hak ve yükümlülüklere dayanarak, hukuki, ticari, mali olaylar ve sonuçlar yaratmak olarak anlaşılmalıdır. Hüküm bir gücün, etkinin ifadesi olduğundan, bir kâğıdın hükmünden yararlanma, o kâğıdın gücünden, etkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, yabancı memleketlerde düzenlenen bir kâğıda ilişkin bazı haklardan veya hususlardan Türkiye’de yararlanılması veyahut kâğıda dayanılarak Türkiye’de bazı işlemler yapılması o kâğıdın hükmünden yararlanıldığı anlamına gelmektedir.