ÜLKEMİZDEKİ YABANCI ÖĞRETİM ÜYELERİNE İLİŞKİN ÇİFTE VERGİLENDİRME ÖNLEMLERİ
Ali ÇAKMAKCI
E. Hesap Uzmanı
I-Yabancı Öğretim Üyelerinin Vergisel Durumu:
Türk vergi hukuku bir gerçek kişinin gelirini tam veya dar mükellef olmak üzere iki esasa dayalı olarak vergilendirme konusu yapmaktadır. Kanuna göre gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir ise, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Vergiye tabi gelir unsularını ise ticarî kazançlar, ziraî kazançlar, ücretler, serbest meslek kazançları, gayrimenkul sermaye iratları, menkul sermaye iratları, diğer kazanç ve iratlar olarak sayabiliriz.
GVK’nun 3. maddesine göre aşağıda yazılı gerçek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler:
1-Türkiye'de yerleşmiş olanlar;
2-Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla gelir vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkûr kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)
Türkiye'de yerleşme sayılan haller ise mezkur Kanunun 4. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; Türkiye'de yerleşmiş sayılacak gerçek kişiler; ikametgâhı Türkiye'de bulunanlar (ikametgâh, Kanunu Medeninin 19. ve müteakip maddelerinde yazılı olan yerlerdir); veya bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturanlar (geçici ayrılmalar Türkiye'de oturma süresini kesmemektedir.) olarak ifade edilmiştir. Kanun ayrıca, devamlı suretle bir takvim yılında devamlı olarak altı aydan fazla kalınsa bile yerleşme sayılmayacak durumları aşağıdaki gibi hüküm altına almıştır:
●Belli ve geçici görev veya iş için Türkiye'ye gelen iş, ilim ve fen adamları, uzmanlar, memurlar, basın ve yayın muhabirleri ve durumları bunlara benzeyen diğer kimselerle tahsil veya tedavi veya istirahat veya seyahat maksadıyla gelenler;
●Tutukluk, hükümlülük veya hastalık gibi elde olmayan sebeplerle Türkiye'de alıkonulmuş veya kalmış olanlar.
Dar mükellef olarak vergilendirilecek olan öğretim üyeleri ve yardımcıları, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratlar üzerinden vergi ödeyecekler, buna karşın yurtdışındaki kazançları beyana konu olmayacaktır. Tam mükellef kapsamına giren akademik personel ise yurtiçi ve yurtdışında elde ettiği ve gelir kapsamına giren tüm kazanç ve iratları üzerinden vergiye tabi olacaktır. Yukarıdaki kanun lafzına bakılacak olursa, bir akademisyenin belirli bir seminer veya kurs, sertifika programı veyahut başka bir organizasyon nedeniyle altı aydan fazla süreyle ülkemizde kalması durumunda dar mükellef olarak vergilendirilecek; aksi halde tam mükellef olarak değerlendirilecektir[1]. Bu şartın sağlanması için işin belirli ve geçici mahiyette olması gerekmektedir. Bu işin devamı niteliğinde başka bir iş alınması durumunda ise işin belirlilik niteliği kaybolacağından, tam mükellefiyet esasları geçerli olacaktır.
Bu konuda daha önce imzalanmışsa, ÇVÖA’nda yer alan hükümler de önem kazanacaktır. Bir anlamda, uluslararası anlaşmalar iç hukukun üstünde olduğundan böyle bir konuda öncelikle ÇVÖA olup olmadığına bakılacak, böyle bir anlaşmanın olmadığı durumlarda ise iç hukuk hükümleri dikkate alınacaktır.
Eğer, Türkiye ile üçüncü bir ülke arasında bir ÇVÖA’nın varlığı durumunda; akademisyenlerin diğer akit Devletin bir üniversite veya resmen tanınmış diğer eğitim kurumlarında iki yılı aşmayan bir süre ile öğretim veya bilimsel araştırma yapmak amacıyla geçici olarak bulunmaları durumunda bunlara yapılan ödemeler onların mukimi olduğu Devlette vergilendirilir. Ancak, bunun için ödenen paraların bulunulan akit Devlet dışındaki kaynaklardan elde edilmesi zorunludur[2]. Mukim tanımı ise; Anlaşmaların 4. maddesinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, Devletlerden birinin mukimi ile o Devletin mevzuatı gereğince ev, iş merkezi, kanuni merkez veya benzer yapıda diğer herhangi bir kriter nedeniyle vergi mükellefiyeti altına giren kişi anlamına gelmektedir. Ancak bu terim, yalnızca o Devletteki kaynaklardan elde edilen gelir nedeniyle vergiye tabi tutulan herhangi bir kişiyi ifade etmemektedir. Bir örnek vermek gerekirse, İtalya’daki bir üniversitede mimari konuda inceleme ve araştırma yapmak üzere Türkiye’den giden bir öğretim üyesine Türkiye’den yapılan ödemeler 2 yıl süreyle İtalya’da vergilendirilmeyecektir. 2 yılı aşan süre sonunda ise artık vergilendirme imkânı doğacaktır.
Avusturya, G. Kore, Ürdün, Tunus, Romanya ve Almanya Anlaşmalarında ise iki yıllık istisna şartı yerine vergilendirmemek için faaliyetin daimi olmaması şartı getirilmiştir. Buna karşın, Romanya, Hollanda, İngiltere, Fransa, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerle yapılan Anlaşmalarda bu özel ve genel nitelikli düzenlemenin yanında, faaliyetin kamu yararına değil de, esas itibariyle belirli kişi veya kuruluşların menfaatine yürütülmesi durumunda istisnadan yararlanma hakkının kaybedileceğine dair bir hüküm de bulunmaktadır[3].
2-Öğretim Üyelerinin Birden Çok Üniversitede Ders Vermesi Konusu:
Öğrenci sayısının akademisyen sayısından fazla artması, bazı özel alanlarda yeteri kadar akademisyenin bulunmaması veya başkaca özel sebeplerden dolayı akademisyenlerin 2547 sayılı Kanunun izin verdiği ölçüde diğer üniversitelerde görev alma imkânları bulunmaktadır. GVK’nun 86. maddesine göre tek işverenden alınmış ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler (birden fazla işverenden ücret almakla beraber, birden sonraki işverenden aldıkları ücretlerinin toplamı, 103. maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretleri dahil), beyana tabi olmayacaktır. Sonuç olarak, birden fazla işverenden alınan ücretlerin beyan konu olmaması için birden sonraki ücretlerin 2012 yılı için 25.000-TL’yi aşmaması ve daha önce kaynakta vergilendirilmiş olması durumunda beyana tabi olmayacaktır. Akademik personel birinci işvereni istediği gibi seçebilir; hatta tam zamanlı çalıştığı işvereni bile duruma göre ikinci işveren olarak dikkate alıp, kısmi zamanlı işvereni birinci işveren olarak kabul edebilir.
Ayrıca, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununda üniversite, idari görev ödeneği, geliştirme, eğitim-öğretim ödeneği ve makam tazminatı gibi çıplak ücrete ek ödenekler konmuştur. Buradaki önemli nokta bu ödeneklerin herhangi kesintiye tabi olmayacağı yönündeki belirlemenin, ücretin yıllık beyana konu olması durumunda hükümsüz kalacağıdır. Zira, sözkonusu durum yıllık beyan açısından hüküm ifade etmemekte, sadece kaynakta kesinti anlamında değer taşımaktadır.
[1] 2547 sayılı YÖK’nun 34. maddesine göre sözleşmeli olarak çalıştırılacak yabancı uyruklu öğretim elemanlarına ödenecek ücret, Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek esaslar dahilinde Yükseköğretim Kurulu’nca tespit edilir.
[2] Av. Bahar, Cevdet Okan; “Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmaları ve Yabancıların Türkiye’de Vergilendirilmesi; “Yaklaşım Yayınları 2008”;
[3] Tokmakkaya, Murat, “Uluslararası Vergi Anlaşmaları Teorisi ve Türkiye Uygulamaları”, “Hesap Uzmanları Kurulu Bilim Raporu”;