SON DÖNEMLERDE ALINAN VERGİ YARGISI KARARLARI
-II-
Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi, E. Hesap Uzmanı
"Kanunlar, Büyük Sineklerin Geçtiği Ve Küçüklerinin Yakalandığı Örümcek Ağlarıdır."
Honoré de Balzac
I-Giriş:
Vergi, çok basit ve yalın haliyle devletin ve/ya da devletten vergilendirme yetkisi alan diğer kamu idarelerinin kamu harcamalarını karşılamak amacıyla kanuna dayanarak ve usûlüne uygun olarak, gerçek ve tüzel kişilerden, hukukî cebir altında, karşılıksız olarak ve geri vermemek üzere aldıkları paralar olarak kamu maliyesi içinde ifade edilen bir terminolojidir.
Devlet ya da daha genel anlamda idare ile kişiler arasında vergilendirmeden doğan ilişkilere “vergi hukuku ilişkisi” denilmekte, İdare ile mükellef arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar geneli itibariyle verginin tarh ve/ya da tahsil edilmesi aşamalarında yapılan işlemler ile ceza kesme işlemlerinden kaynaklanmaktadır.
Tarh aşamasına ilişkin uyuşmazlıklar, vergi tarhı ve/ya da ceza kesme işlemlerinde ortaya çıkan hesap ve/ya da vergilendirme hataları ile bu işlemlerin ilgiliye tebliği gibi hususlarda; tahsil aşamasına ilişkin uyuşmazlıklar ise, teminat istenmesi, tahakkuka ve/ya da ihtiyatî tahakkuka dayanan ihtiyatî haciz uygulanması, ödeme emri, haciz ve malların paraya çevrilmesi, tecil ve terkin taleplerinin reddi konularında ortaya çıkmaktadır
Vergi hukuku mükellef ile idarenin sorunlarının oldukça fazla yaşandığı kamu hukuku alanlarından biri olarak mütalaa edilmektedir. Gerçekten de özellikle İdare tarafından yapılan gerek usul, gerekse maddi vergi hataları mükellefleri yargı sürecine sürüklemektedir.
Mükellefler açısından bu hukuki sorunların özellikle usul kanununda önemli çözüm safhaları sunulsa da, çoğu zaman bu çözüm yolları yeterli ve sağlıklı sonuçlar doğurmamaktadır. Kanun düzenlemeleri, mükelleflere önemli haklar sunmakla beraber önemli düzeyde ağır yükümlülükler de getirmektedir. Özellikle bu yükümlülüklerin ihlali ise vergi ihtilafı yaratmaktadır.
Vergi Yargısı vergi uyuşmazlıklarını çözmek, çözümlemek, mükellef ile devlet arasındaki çıkar dengesini kamu yararına uygun şekilde kurmak, vergi yönetimini denetlemek ve içtihat yaratmak, hukuki güvenliğin teminatı olmak gibi temel bazı misyonları üstlenmektedir. Her ne kadar bazı eleştirileri bünyesinde taşısa da, hukuk devletinin temel ilkeleri kapsamında “mükellef hakları” ciddi şekilde adı geçen yargı alanında önemli sonuçlara vaka kararlara gebe kalmaktadır.
Vergi davalarının konusunu çoğu zaman İdare tarafından yapılan işlemler oluşturmakla birlikte bu işlemlerin “Kesin Ve Yürütülmesi Zorunlu” bir işlem mahiyetinde olması özel önem taşımaktadır.
Bir diğer ifadeyle, yapılan bir işlemin dava konusu edilebilmesi için “icrai” nitelikte olması gerekir. İdarenin kendi iç işleyişine ilişkin “hazırlayıcı işlemler” dava konusu edilmez.
Beyan üzerine tarh edilen vergilere karşı dava açılamaz, ancak beyannameye ihtirazı kayıt koyarak dava hakkı saklı tutulabilir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun beşinci kitabı ‘Vergi Davaları’ başlığını taşımakta olup, 377’nci maddesi uyarınca mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, haklarında idarece tarh edilen vergiler ve kesilen cezalara karşı 2576 sayılı ‘Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinde yer alan uyuşmazlıkları çözümlemekle görevli vergi mahkemelerinde dava açabilmektedirler.
Ayrıca, vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı da vergi mahkemelerinde dava açılabilmektedir.
Aşağıdaki çalışmada yüzlerce yargı kararları tarafımızca incelenmiş ve belli bir detay bazında sizlere “herhangi bir değerlendirme yapmaksızın” sunulmaktadır. Yargı kararlarına konu işlem, eylem veya konuları incelerken ve değerlendirirken, bu vakalara ilişkin “olayların olduğu döneme ilişkin yasal mevzuatı” özel olarak dikkate almanızı önemle önermekteyiz.
Keza, yargı kararlarına konu işlem, eylem veya hukuki olguları sorgularken olayların koşullarını da “somut olay bazında” değerlendirmeniz gerekmektedir.
Yargı kararları, sizlere yargı içtihatlarının nasıl geliştiğini gösterdiği gibi, savunma mekanizmaları ve haklarımız hakkında belli referans noktaları sağlamakta; karar almakta karşılaşılabilecek olası riskleri ve sonuçlarını göstermektedir.
Daha önce “Son Dönemlerde Alınan Vergi Yargısı Kararları I” başlıklı makalenin devamı niteliğindeki çalışma aşağıda sizlere iletilmektedir:
II-Son Dönemlerde Alınmış Yargı Kararları:
11-Danıştay 7. Daire,
E:2012/5860,
K:2015/2174
6183 Kanuna Göre Şirketten Alınamayan Alacak İçin “Şirketin Ortak Ve Kanuni Temsilcisi Yönünden Sıralama İçeren Bir Düzenleme” Olay Tarihinde Mevcut Değildir. Kanuni Temsilci İle Aynı Anda Müteselsil Sorumluluk Kapsamında Ortağa Da Sorumluluk Kapsamında Gidilebilir.
- Davacı Teşvikli Eşyayı 5 Yıl Dolmadan Sattığından Gümrük Vergisi, KDV, KKDF Ve Gecikme Faizlerine Muhatap Olmuştur.
- İzmir 3. Vergi Mahkemesi, Şirketten Tahsil Olanağının Olmadığına Dair Araştırmadan Sonra Öncelikle Kanuni Temsilci Sonra İse Bundan Sonuç Alınmaması Halinde Ortağa Gidilmesi Gerektiğini İfade Ederek Ödeme Emrini İptal Etmiştir.
- Danıştay İse İlgili Madde De Ortak Ve Kanuni Temsilci Yönünden Kanunda Bir Sıralama Olmadığı Gerekçesiyle İlgili Vergilerin Esası Yönünden İnceleme Yapılması Gerektiği Gerekçesiyle Mahkeme Kararını Bozmuştur.
12-Danıştay 3. Daire,
Esas No:2013/7629
KararNo:2014/902
K. Tarihi:4.3.2014
Ortaklık Payının Devri Özel Bir Hukuk Sözleşmesi Olup Kamusal Alacağına İlişkin Sorumluluğu Kaldırmaz. Ortağın Payını Devretmiş Olması, Ortak Olduğu Döneme İlişkin Vergi Borcundan Sorumluluğunu Kaldırmaz.
- Davacı, 11.02.2008 Tarihinde Sözleşme İle Ortaklıktan Ayrılmış Ve 20.02.2008 Tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde Yayımlanmak Suretiyle Hissesini Devretmiştir.
- Daha Sonra 2008 Yılına İlişkin Olarak Şirkete Kurumlar Vergisi Borcunu Ödemediğinden Ortaklar Adına Ödeme Emri Düzenlenmiştir.
- Vergi Mahkemesi, Davacının Ortak Olduğu 11.02.2008 Tarihine Kadar Olan Borçtan Sorumlu Olduğunu, Ancak Dava Konusu Borcun Davacının Ortak Olduğu Dönemde Doğduğuna Dair Tespit Olmadığı Gerekçesiyle Ödeme Emrini İptal Etmiştir.
- Danıştay, Vadesinde Ödenmeyen 2008 Yılı Kurumlar Vergisinden 20.02.2008 Tarihine Kadar Şirkete Ait Olup Tahsil Edilemeyen Vergi Borcundan Ortağın Hissesi Kapsamında Sorumlu Olduğunu Belirtmiştir.
- Bu Nedenle, Vergi Borcundan Payları Oranında Doğrudan Doğruya Sorumlu Ortakların Vergilendirme Döneminde Paylarını Devretmiş Olsalar Dahi Ortaklık Sıfatlarının Sürdüğü Döneme İsabet Eden Kamu Borcundan Sorumlulukları Özel Bir Sözleşme İle Kalkamaz.
- Bu Nedenle Ortak Kurumlar Vergisinden 01.01.2008-20.02.2008 Tarihleri Arasına İsabet Eden Kurumlar Vergisinden Sorumludur.
13- Danıştay 9. Dairesi,
E:2013/451,
K:2014/7252
Sözleşmede Yer Alan Hüküm Nedeniyle Doğrudan Kendiliğinden Uzayan Sözleşmeden Damga Vergisi Alınabilmesi İçin Uzamaya İlişkin Mektup Veya Şerh Olması Gerekmektedir.
- Davacı, Damga Vergisi Beyanlarını İhtirazi Kayıtla Vererek Tarhiyatı Kaldırmak İstemektedir.
- Sözleşme Hükmüne Göre Süresi Bitmeden 30 Gün Önce Yenileme İhbarında Bulunulmadığı Takdirde Sözleşmenin Tahsis Bedeli Hariç Aynı Koşullarla 1 Yıl Daha Uzayacaktır.
- İstanbul 3. Vergi Mahkemesi Talebi Reddetmiştir.
- Uyuşmazlık Yeni Bir Sözleşme Yapmadan Veya Şerh Koymadan Bir Hüküm Nedeniyle Sözleşmenin Kendiliğinden Uzayacağına Dair Tartışmadan Kaynaklanmaktadır.
- DVK 2. Maddede Mektup Ve Şerhlerden Bahsedilmekle Beraber Tanımı Yapılmamıştır.
- Şerh Bir Anlatım Ve Yorumla Bir Şeyi Açıklamak İçin Kağıda Yazılmış Bir İfade Olup, Kağıdın Herhangi Bir Yerine Boşluğa Yazılabilir.
- Sözleşmenin Kendiliğinden Uzayacağına Dair Hüküm, Kağıdın Yenilendiğine Dair Şerh Görevi Görmemektedir.
- Vergi Mahkemesi Kararı Bozulmuştur.
14-Danıştay 4. Dairesi,
E:2015/497,
K:2015/3174
Sahte Fatura Düzenlediği İleri Sürülen Davacı Hakkında Kendi Adına Düzenlenen Vergi Tekniği Raporunun Tebliğ Edilmemesinin, Davacının Savunma Hakkını Kısıtladığı Hakkında.
- Sahte Belge Düzenlediği İddia Edilen Davacı Vergi Tekniği Raporunun Kendisine Tebliğ Edilmemesi Nedeniyle Savunma Hakkının Kısıtlandığını İddia Etmektedir.
- 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 35 İnci Maddesinin İkinci Fıkrasında Da, Takdir Komisyonu Kararı Üzerine Tarh Edilen Vergilerde Kararın Ve Re’sen Takdiri Gerektiren İnceleme Raporunun Birer Suretinin İhbarnameye Ekleneceği Düzenlemesi Hükme Bağlanmıştır.
- İstanbul Vergi Mahkemesi Talebi Red Etmiştir.
- Danıştay İse; İddia Ve Savunma Hakkı, Birbirini Tamamlamakta Ve Birbirinden Ayrılmaz Niteliğiyle De Hak Arama Hürriyetine Temel Oluşturmaktadır. Hak Arama Hürriyeti, Önemi Nedeniyle Yalnız Toplumsal Barışı Güçlendiren Dayanaklardan Biri Değil, Aynı Zamanda Bireyin Adaleti Bulma, Hakkı Olanı Elde Etme, Haksızlığı Önleme Uğraşının Da Aracıdır. Savunma Hakkının Öznesi, Suçlanan Kişidir.
- Kişinin, Savunma Seçeneklerini Değerlendirebilmesi İçin, Öncelikle Kendisine Yöneltilen Suçlamanın Varlığını Ve Sebeplerini Bilmesi Gerekir. Çağdaş Bir Hukuk Düzeninde Bu Hakkın Kullanılması, Olabildiğince Kolaylaştırılmalı; Olumlu Ya Da Olumsuz Sonuç Almayı Geciktiren, Güçleştiren Engeller Kaldırılmalıdır.
- Savunma Hakkının Belirtilen Şekilde Kullanılabilmesi İse; İddia Olunan Fiile İlişkin Tespit Ve Kanıtların Bilinmesi, Buna Bağlı Olarak Karşı Argümanlar Geliştirilerek Aksi Yönde Tespit Ve Kanıtların Sunulmasıyla Mümkündür.
- Anılan Anayasa Hükümleri, Ülkemizin Taraf Olduğu Uluslar Arası Sözleşmelerle Güvence Altına Alınmış Bulunan Ve ”Hukuk Devletinin Vazgeçilmez İlkelerinden Olan Hak Arama Özgürlüğü”, "Adil Yargılanma Hakkı" Ve "Mahkemeye Başvuru Hakkı" İlkeleri İle Doğrudan İlgili Olup, Söz Konusu Temel Haklara Anayasal Bir Değer Yüklediği Açıktır.
- Anayasa Mahkemesinin 14.07.1998 Günlü E:121997/41 K:1998/47 Sayılı Kararında; Avrupa İnsan Haklarını Ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin, Savunma Hakkının Önemini Ve Gereğini Vurgulayan 6. Maddesini De Dikkate Alarak Savunma Hakkının Niteliğini Vurguladığı, Herkesin Kendisine Yönelik İsnadın Nedeninden Ve Niteliğinden En Kısa Zamanda, Anladığı Bir Dille Ve Ayrıntılı Olarak Haberdar Edilmek Hakkına Sahip Olduğu; Olayı, İsnadın Nedenini Ve Hukukî Niteliğini Bilmeyen Kişinin Kendisini Yeterince Savunamayacağının Açık Olduğu, Bu Hususun, Savunma Hakkının Temelini Oluşturduğu Belirtilmiştir.
- Mükelleflerin Uzlaşma, Dava Açma Ve Savunma Gibi Yasal Haklarını Kullanabilmeleri İçin Tarhiyatın Dayanağı Olan Ve Tarhiyatın Yapılma Nedeni İle Matrah Farkının Tespitine İlişkin Hesaplamaların Nasıl Yapıldığına Dair Açıklamaları İçeren Takdir Komisyonu Kararının, Vergi İnceleme Raporunun Veya Tarhiyata Dayanak Alınan "Mükellef Adına" Düzenlenmiş Vergi Tekniği Raporunun İhbarnameye Eklenmesinin Gerekli Olduğu Anlaşılmaktadır.
- Vergi Mahkemesi Kararı Bozulmuştur.
15-Danıştay 4. Daire,
2010/3320,
K:2014/805
Şüpheli Hale Gelen Alacaklar İçin Şüpheli Alacak Durumu Devem Ettiği Sürece Karşılık Ayrılabilir.
- Vergi Mahkemesi, Mükellefleri Vergi Planlaması Yapabilme İmkanı Yaratacağı Gerekeceğinden Şüpheli Hale Gelinen Yıl Dışında Karşılık Ayrılmasının Mümkün Olmadığına Karar Vermiştir.
- Danıştay Şüpheli Alacak İçin Madde De Sayılan Hususların Varlığı Olduğunu, Madde De Alacağın Şüpheli Hale Geldiği Dönemde Karşılık Ayrılacağına Dair Düzenleme İçermediğine Hükmetmiştir.
- Dönemin Geçmesiyle Şüphelilik Hali Kalkmamaktadır, Aksi Durumda Mükellefe Sağlanan Hak Kaybolacaktır.
- Davacının Temyiz Talebi Kabul Edilmiştir.
16-Danıştay 9. Daire,
E:2014/4977,
K:2014/4573
Sahte Belge Kullanımının Vergi İncelemesi Yerine Takdir Komisyonuna Dayanarak KDV İndirimlerinin Reddi Yasalara Aykırıdır.
- Davalı İdare, İstanbul Vergi Mahkemesinin Kararını Temyiz Etmiştir
- Danıştay, İdari İşlem Ve Tasarrufların Yetki Kapsamında İncelenmesi Ve Yapılan İşlemlerin Hukuk Sınırları İçerisinde Kalması Gerekmektedir.
- Takdir Komisyonlarının Görevi Matrah Takdiri Olup, KDV İndirimlerinin Reddi Yönünde İşlem Tesis Edemezler.
- Mahkeme Kararı Onanmıştır.
17- Danıştay 4. Dairesi,
E:2012/6316
K:2015/7581
Örtülü Sermaye Kullanımında Ödünç Parayı Kullanan Taraf Adına Vergi Matrahı Çıkmadığı Sürece, Zarar Hali Olduğu Müddetçe, İştirak Kazancı İstisnası Olarak Karşı Taraf Düzletmesi Yapılmayacağı Hk.
- Davacı Şirketin Borç Verdiği İlişkili Şirketler Tarafından Sermayesinin Üç Katını Aşan Bu Borçlanmanın Örtülü Sermaye Niteliğinde Olmasından Dolayı Ödenen Faizin Kanunen Kabul Edilmeyen Gider Olarak Kurum Kazancına İlave Edilmesine Karşın İlgili Dönemde Zarar Beyan Edilmesi Nedeniyle Davacı Şirketçe İştirak Kazancı İstisnası Kapsamında Değerlendirilemeyen Faiz Gelirlerinin Aksine Bu Kapsamda Olması Gerektiği İhtirazi Kayıtla Verilen 2011 Yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi Üzerine Fazladan Tahakkuk Eden Verginin Kaldırılması Talebinde Bulunmaktadır.
- 1 Seri No.Lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin 12.4.1. Bölümünün Üçüncü Paragrafında Yer Alan “Şartların Varlığı Halinde” İbaresi İle Aynı Bölümünün Son Paragrafında Yer Alan “Örtülü Sermaye Kapsamındaki Finansmanı Kullandıran Kurum Nezdinde Yapılacak Düzeltmede Dikkate Alınacak Tutar, Kesinleşen Ve Ödenen Tutar Olacaktır” İbaresinin Şartların Ne Olduğu Yönünde Herhangi Bir Açıklama Bulunmadığı,
- Örtülü Sermaye Kapsamında Elde Edilen Faiz Gelirinin Kar Payı Sayılmasına İlişkin Kanunda Herhangi Bir Şartın Yer Almadığı, Öte Yandan, Kanunun 12/7’nci Maddesinde Belirtilen Verginin Kesinleşmesini Tarhiyatın Kesinleşmesi Olarak Anlaşılması Gerektiği,
- Buna Göre, Düzeltmede Dikkate Alınacak Tutar, Kesinleşen Ve Ödenen Tutar Olacaktır Şeklindeki Düzenlemenin Eksik Olduğu İddia Edilerek Genel Tebliğin Dava Konusu Edildiği Anlaşılmaktadır.
- Danıştaya Göre Örtülü Sermaye Müessesesi İle Normal Ticari Faaliyetin Niteliği Değiştirilmemektedir. Borç İlişkisinin Niteliği Değiştirilmemektedir. Sadece Mükerrer Vergilendirme Durumunun Önlenmesi Amacıyla Kâr Payı Sayılma Durumu Söz Konusudur. Örtülü Sermaye Müessesesinin İlişkin Hükmün Konuluşundaki Temel Maksat; Vergiye Tabi Kurum Kazancının Oluşumunda Öz Sermeye Üzerinden Ödenen Veya Hesaplanan Faiz Gibi Sonuç Doğuracak Dolaylı (Peçeleme, Örtülü) Yollardan Yürütülen İşlemlerin Borç Kullanan Tarafta Ortaya Çıkaracağı Aynı Etkilerin Giderilmeye Çalışılmasıdır.
- Normal Ticari İşlemin Niteliği Herhangi Bir Değişikliğe Uğratılmamakta Olup Sadece İşlemin Düzeltilmesi Halinde Diğer Tarafta Oluşturacağı Mükerrer Vergilendirmenin Önlenmesi Amacıyla İşlem Kâr Payı Dağıtımı Olarak Sayılmaktadır.
- Bu İtibarla, Borç Kullanan Nezdinde Yapılacak Düzeltme Her Zaman Yapılması Zorunlu Bir Durum Olmasına Rağmen Borç Veren Nezdinde Kâr Payı Sayılma Durumunun Ortaya Çıkacağı Düzeltme Hakkı Ancak Borç Kullanan Kurumun Örtülü Sermayeye İlişkin Tespit Edilen Matrah Farklarının Vergilendirilmiş Ve Tahakkuk Eden Vergilerinde Ödenmiş Olmasına Bağlıdır.
- Örtülü Sermayeye İlişkin Tespit Edilen Matrah Farkı Kadar Kısmın Borç Veren Nezdinde Vergilendirilmiş Ve Vergilerinin De Ödenmiş Olması Gereklidir.
- Borç Kullanan Kurumun Kazancına Örtülü Sermaye Nedeniyle Tespit Edilen Farkın Eklenmesi Halinde Hâlâ Zarar Olması Veya Bu Nedenle Oluşan Fark Kadar Vergi Matrahının Artmamış Olması Halinde; Borç Veren Nezdinde Düzeltme Yapılmasına İmkan Sağlanması Halinde Örtülü Sermaye Düzenlemesi; Vergi Güvenlik Sistemi Olmaktan Çıkıp Vergi Planlamasına İzin Veren Bir Teşvik Müessesesine Dönüşür.
- Diğer Taraftan, Genel Tebliğin Dava Konusu Edilen “Örtülü Sermaye Kapsamındaki Finansmanı Kullandıran Kurum Nezdinde Yapılacak Düzeltmede Dikkate Alınacak Tutar, Kesinleşen Ve Ödenen Tutar Olacaktır.” Bölümü Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 12/7. Maddesinin İzahatı Niteliğinde Olup Bu Açıklamaların, Söz Konusu Madde Hükmüne Aykırı Herhangi Bir Hususu İçermediği Görülmektedir.
- Öte Yandan, Genel Tebliğde Borç Veren Tarafından Düzeltme Yapılırken, Faiz Gelirlerinden Örtülü Sermayeye İsabet Eden Kısımlar Kâr Payı Geliri Olarak Dikkate Alınacağı Açıkça Belirtilmiş Ve Örtülü Sermaye Kapsamında Elde Edilen Faiz Gelirinin Kar Payı Sayılmasına İlişkin Herhangi Bir Koşul Getirilmemiş Olup Kâr Payı Geliri Olarak Dikkate Alman Bu Kısmın İştirak Kazançları İstisnası Olarak Vergiden İstisna Edilebilmesi İçin Şartların Varlığının Aranacağı İfade Edilmiştir.
- Nitekim, Kanun Örtülü Sermaye Kullanan Kurum Adına Tarh Edilen Vergilerin Kesinleşmiş Ve Ödenmiş Olması Şartını Aramaktadır Ki, Genel Tebliğde Bu Koşulların Kastedildiği Açıktır. Bu Bakımdan, İlgili Kanun Maddesine Uygun Olarak Düzenlenen İhtilaf Konusu Düzenlemede Hukuka, Kamu Yararı Ve Hizmet Gereklerine Aykırılık Bulunmamıştır.
18-VDDK,
E:2015/1073
K:2016/141
Süresi Geçtikten Sonra Verilen Beyannameye Konulan İhtirazi Kaydın Beyanname Üzerinden Yapılan Tahakkuka Etkisi Bulunamamaktadır.
- İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. Maddesinin 3. Fıkrasında İhtirazi Kayıtla Verilen Beyannameler Üzerinden Tarh Edilen Vergilere Karşı Dava Açılmasının Tahsil İşlemlerini Durdurmayacağı, Bunlar Hakkında Yürütmenin Durdurulması İstenebileceği Kurala Bağlanmıştır.
- Böylece, Zamanında Verilen Beyannameye İhtirazi Kayıt Konulması, Beyanname Üzerinden Tarh Edilen Verginin İhtirazi Kayıt Konulan Kısmının Dava Konusu Edilebilmesini Olanaklı Kılmıştır.
- Vergi Usul Kanunu’nun 378. Maddesinin 2. Fıkrasında, Mükelleflerin Beyan Ettikleri Matrahlara Ve Bu Matrahlar Üzerinden Tarh Edilen Vergilere Karşı Dava Açamayacakları Düzenlenmiştir.
- Beyan Üzerinden Alınan Vergilere Ait Matrahın İhtirazi Kayıtla Beyanı, Beyannamenin Vergi Kanunlarında Öngörülen Zamanlarda Verilmesi Koşuluna Bağlıdır.
- Süresi Geçtikten Sonra Verilen Beyannameye Konulan İhtirazi Kaydın İse Beyanname Üzerinden Yapılan Tahakkuka Etkisi Bulunmamaktadır.
19- Danıştay 4. Dairesi,
E:2015/2533
K:2015/6979
Grup Şirketlerine Kredi Devri KDV Gerektirmemektedir.
- Davacı Şirket Tarafından Kendi Ticari İtibarını Kullanarak Çeşitli Bankalardan Temin Edilen Kredilerin Holding Bünyesindeki Grup Şirketlerine Aktarılmış Ve Aktarılan Krediler İçin Faiz Tahakkuk Ettirilmiştir.
- Davacı Şirketin Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle Finansman Hizmeti Sağladığı Ve Bu Finansman Hizmeti Nedeniyle Tahakkuk Ettirdiği Faiz Geliri İçin Katma Değer Vergisi Hesaplaması Gerektiği İleri Sürülerek Devreden Katma Değer Vergisinin Azaltımına İlişkin Rapor Düzenlenmiş Ve Bu Raporun İptali İstemiyle Dava Açılmıştır.
- Davacı Şirketin Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı, Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği, Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman Aracılık Hizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı İleri Sürülmüştür.
- Bu Durumda, Grup Şirketlere Aktardığı Kredi Nedeniyle Katlandığı Tüm Masrafların Aynen Grup Şirketlerine Aktarıldığı, Aktarılan Bu Masraflar Dışında Başka Herhangi Bir Ad Altında Gelir Elde Edilmediği, Davacının Asıl Faaliyetinin Kredi Vermek Ve Finansman Aracılık Hizmeti Yapmak Suretiyle Kazanç Elde Etmek Olmadığı Yönünde İddialarının Aksi Yönde Bir Tespitin Olmadığı Dikkate Alındığında Grup Şirketlere Kredi Vermek Suretiyle Katma Değer Vergisine Tabi Bir Finansman Hizmeti Sağladığı Söylenemez.
- Dolayısıyla, Holdingleşmenin Amacına Uygun Olarak, Davacı Şirket Tarafından Grup Şirketlere Aktarılan Krediler, Sunulan Bir Finansman Hizmeti Niteliğinde Değildir.
- Bu Nedenle, Davacı Şirket Tarafından Hesaplanması Gereken Katma Değer Vergisi De Bulunmadığından Aksi Gerekçeyle Davayı Reddeden Vergi Mahkemesi Kararında Hukuka Uyarlık Görülmemiştir.
20- Danıştay 4. Dairesi,
E:2012/5419
K:2015/4852
Ticari Faaliyette Devamlılık Kavramı İçin Hem Alım, Hem De Satım İşlemleri Gerekmektedir. Ayrıca, Kazanç Elde Etme Amacının Sorgulanması Gerekmektedir.
- Davacının 2007 Yılında Satın Alınan 1 Adet Taşıtı Aynı Yıl, 2008 Yılında Alınan 1 Adet Taşıtı 2009 Yılında Sattığı, 2009 Yılında Satın Alınan 1 Adet Taşıtı (Motosiklet) Halen Kullandığı, 2010 Yılında Alman 3 Adet Taşıtın 2 Tanesinin 2010 Yılında 1 Tanesinin De 2011 Yılında Satıldığı, 2011 Yılında İse 1 Adet (Traktör) Taşıt Satın Aldığı Ve Halen Kullandığı, Araçları Kullanmak İçin Aldığı, Paraya İhtiyacı Olduğunda Sattığı, Herhangi Bir Kar Amacı Güdülmediği Hususları Davacı Nezdinde Düzenlenen 08.09.2011 Tarihli Yoklama Tutanağı İle Tespit Edilmiştir.
- Ancak Bir Faaliyetin Ticari Faaliyet Olabilmesi İçin, Hem Alım Satımlarda Devamlılık Ve Süreklilik Bulunması Hem De Kazanç Elde Etme Amacıyla Yapılmış Olması Zorunludur.
- Aksi Takdirde Bu Şartları Taşımayan Bir Faaliyeti Ticari Faaliyet Olarak Kabul Etmek Hayatın Olağan Akışı İle Ticari İcaplara Da Uygun Düşmez.
- Davacının 2007, 2008 Ve 2010 Yıllarında Toplam Beş Adet Araç Alım Satımı Yaptığının Tespit Edilmesi Üzerine Adına Mükellefiyet Tesis Edilmiştir.
- Ancak Araç Alım Satımlarının Değişik Yıllara Yayıldığı,
- Kar Amacı Güdülerek Ve Bu Satışlardan Kar Elde Edildiği Yönünde Somut Bir Tespitin Bulunmadığı Göz Önüne Alındığında,
- Ticari Faaliyetin Varlığının En Önemli Unsurları Olan Devamlılık Ve Süreklilik İle Kazanç Elde Etme Amacı Koşullarının Olayda Gerçekleştiğini Kabul Etmek Mümkün Değildir.
- Bu Durumda Davacının, Ticari Faaliyet Bulunduğu Hususunda Somut Bir Tespit Bulunulmadan Tesis Edilen Mükellefiyet İşleminde Ve İşleme Karşı Açılan Davayı Reddeden Mahkeme Kararında Hukuka Uyarlık Görülmemiştir.
-
[1] Mesleki çalışmalarımızda yer alan bilgiler belli bir konunun veya yasal düzenlemenin veyahut yargı kararlarının çok geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alınmasından ziyade genel olarak mükelleflere ve uygulayıcılara bilgi vermek, gündemi talip etmeye yardımcı olmak ve yorum yapmalarına yardım amacını taşımaktadır.
Makaleleri yazıldığı dönem ve yasal düzenlemelerin dikkate alınarak değerlendirme yapılmasının önemli olduğunu hatırlatmak isteriz. Makalelerin telif ve diğer yasal hakları doğrudan şirkete ve yazarına ait olup, atıf yapmadan veya izinsiz kullananlar hakkında her türlü yasal işlemin yapılacağını ifade ederiz.
Çalışmalarımız profesyonel hizmetlerimizi temsil etmeyebileceği gibi, her durum ve koşulda profesyonel yaklaşımlarımızı da ifade ettiği iddia edilemez. Yaptığınız fiili/pratik çalışmalarda bu değerlendirmeler dikkate alınırken, olayların koşullarının da incelenmesi, irdelenmesi, sonuçlarının iyi analizi son derece önemlidir. Bu tür çalışmalarda mutlak suretle bir profesyonelden bilgi alınması veya danışmanlık alınmasında fayda bulunduğu düşünülmektedir. Şirketimiz tarafından iş ortalarımızın personellerimizin yetişmesi ve gelişmesinden duyduğumuz sorumluluğu yerine getirme gayreti içinde olacağımıza dair sözümüzü tutma gayreti içinde olduğumuzu iletmek isteriz.
“ADEN Yeminli Mali Müşavirlik Bağımsız Denetim ", söz konusu çalışmaların ve içeriğindeki bilgilerin özel durum veya koşullara bağlı olarak hata içermediğine dair herhangi bir güvence vermemektedir. Mesleki çalışmaları ve içeriğindeki bilgileri kullanımınız sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü risk tarafınıza aittir ve bu kullanımdan kaynaklanan her türlü zarara dair risk ve sorumluluk tamamen tarafınızca üstlenildiğinin bilinmesi gerekmektedir.