VERGİ HATALARININ İDARİ VE YARGISAL AŞAMADA DÜZELTİLME YOLLARINA İLİŞKİN USULLER
2006 (Vergi Dünyası Dergisinde Yayımlanmıştır)
Ali ÇAKMAKCI
Hesap Uzmanı
1. GİRİŞ:
Vergi kanunlarında yer alan açık, diğer bir deyişle müphem olmayan hükümlere rağmen, idari işleme taraf olan mükellef veya idare tarafından vergiyle ilgili uygulamalarda yapılan yanlışlıklara vergi hatası denilmekle birlikte, bu vergi hatalarının kanunen idari yolla düzeltilme imkanı bulunmaktadır. İdari yolla düzeltilecek vergi hataları VUK’ta ayrıca belirlenmiştir. Bunun dışında kalan hatalar da vergi hatası olarak nitelendirilse bile, çözümü idari yollarla değil, yargı yolu ile aranmaktadır. Söz konusu idari aşamada çözümü bulunan hatalar, mükellef aleyhine yapılmış olabileceği gibi idare aleyhine de yapılmış olabilir. Vergi Usul Kanunu (VUK)’nda söz konusu hatalardan dolayı yargı mercilerine başvurmaya gerek kalmaksızın mükellef tarafından idareye hataların düzeltilmesi yolunda talepte bulunulabilme yada idare tarafından re’sen hata düzeltilmesi yoluna gidilebilme imkanı tanınmıştır. Bu durum tabi ki aleyhine düzeltme yapılan mükellefin dava hakkını ortadan kaldırmayacaktır.
2. VERGİ HATASINA İLİŞKİN HUKUKİ DÜZENLEMELER VE DÜZELTME:
a) İdari İşlemlerin Hukuki Altyapısına İlişkin Anayasal Düzenleme:
Anayasal hukuk sistemi içerisinde vergi dairesi tarafından yapılmış bulunulan idari işlemler hukuki bir düzenleme veya yetkiye dayanmaktadır. Yani böyle bir işlem Anayasa’ya göre “hukuksal yerindelik” ilkesinden yararlanmaktadır. Bu işlemin hukuksal olmadığı ise ancak yargı mercileri önünde savunulabilinmektedir. Çünkü Anayasa’nın “yargı yolu” başlıklı 125’ inci maddesi mucibince, idarenin her türlü idari işlem ve eylemlerine yargı yolu açık bulunmaktadır. Ayrıca aynı madde de yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu açıklanmıştır. Yine yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği de ifade edilmiştir. Nitekim bir Anayasa mahkemesi kararında idari yargı denetiminin amacı, idarenin, kanunların verdiği yetkiyi aşması veya kötüye kullanması yada hukuka ve mevzuata aykırı işlem veya eylem tesis etmesi hallerinde, bu eylem ve işlemleri, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden iptal etmek suretiyle idareyi hukuk alanı içinde kalmaya zorlamak olduğu şeklinde açıklanmıştır.
b) Vergi Usul Kanunu’na Göre Vergi Hatası ve Kapsamı:
VUK’un 116’ıncı maddesine göre vergi hatası; vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması şeklinde açıklanmıştır. Dikkat edileceği üzere vergi hatasının tanımında yer alan hata türü iki tanedir. Buna göre söz konusu tanımda yer alan hesap ve vergilendirme hataları dışındaki hataların vergi hatası kapsamında değerlendirilme ve idare tarafından bu hataların düzeltme yoluyla kaldırılma imkanı bulunmamaktadır. Konuyla ilgili olarak Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 20.12.1991 tarih ve 1991/140 sayı numaralı kararına göre VUK’un 117 ve 118’inci maddelerindeki hesap ve vergilendirme hatalarından biri bulunmadıkça düzeltme ve şikayet yolları izlenerek ilk derecede Danıştay'da dava açılamaz. Bu durumda VUK’ta yer alan hesap ve vergilendirme hataları kapsamına sokulamayan ihtilaflı işlemler yargı yolu ile çözüme kavuşturulacaktır. Zira idarenin bu kapsamda düzeltme imkanı bulduğu hatalar, kanuna yada kanuni düzenlemelere tamamen aykırı nitelikteki açık ve yoruma gerek duyulmayan hatalardır. Danıştay 11’inci dairesinin 01.03.1999 tarih ve 1999/849 sayılı kararında uyuşmazlığın vergi hatası dışında maddi olayların değerlendirilmesi ve irdelenmesini gerektiren bir sorun olarak ortaya çıkması ve yorumu gerektirmesi durumunda, düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan başvurunun reddi üzerine açılacak olan davalarda tarhiyatın esasına ilişkin iddiaların incelenmesine olanak olmadığı şeklinde karar vermiştir. Yine vergi hatalarının düzeltilmesi ile ilgili olarak VUK’un 378’inci maddesinde mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacakları fakat söz konusu Kanun’da tanımlanan vergi hatalarına ait hükümlerin mahfuz olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanun’un 117’inci ve 118’inci maddelerinde ise söz konusu tanımda geçen hesap ve vergilendirme hataları açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre düzeltme konusu yapılabilecek hesap hataları kapsam olarak şunlardan oluşmaktadır:
Matrahta hata: Vergilendirme ile ilgili beyanname, tahakkuk fişi, ihbarname, tekalif cetveli ve kararlarda matraha ait rakamların veya indirimlerin eksik veya fazla gösterilmiş veya hesaplanmış olmasıdır.
Vergi miktarında hata: Vergi nispet ve tarifelerinin yanlış uygulanması, mahsupların yapılmamış veya yanlış yapılmış olması, birinci bentte yazılı vesikalarda verginin eksik veya fazla hesaplanmış veya gösterilmiş olmasıdır.
Verginin mükerrer olması: Aynı vergi kanununun uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınmasıdır.
Buna göre bir verginin mükerrerliğini iddia edebilmek için;
Çifte vergilendirme bu kapsamda yapılan bir hata olarak düşünülemez. Çünkü söz konusu durumda her ülke kendi kamu gücünü kullanarak vergi almaktadır. Yani uluslararası nitelikteki kazanç ve iratlar üzerinden kaynak ülke ile mukim ülke aynı dönemde aynı konu üzerinden vergi almakla birlikte, uygulanan Kanun farklı olmaktadır. Burada oluşan vergi mükerrerliğinin ortadan kaldırılması için ülkeler işbirliğine giderek “Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları” ile çözüm üretmektedirler.
VUK kapsamındaki düzeltme konusu olabilecek vergilendirme hataları ise şunlardır;
Mükellefin şahsında hata: Bir verginin asıl borçlusu yerine başka bir kişiden istenmesi veya alınması.
Mükellefiyette hata: Açık olarak vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi istenmesi veya alınması.
Mevzuda hata: Açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınması. Vergilendirme veya muafiyet döneminde hata: Aranan verginin ilgili bulunduğu vergilendirme döneminin yanlış gösterilmiş veya süre itibariyle eksik veya fazla hesaplanmış olması.
Hata düzeltme işlemi, mükellef aleyhine hata yapılmış bulunulan durumlarda vergi borcunu kısmen yada tamamen sona erdiren nedenlerden birisi sayılabilmektedir.
Yukarıda değinilen söz konusu hataların düzeltilmesine ilişkin talep hakkı VUK’un 122’inci maddesi uyarınca mükellefe tanınmıştır. Yalnız son dönemlerde Danıştay Dava Daireleri bir kararında mükellef dışında vergi sorumlularının da düzeltme yoluna başvurabileceklerini kabul etmiştir. Ayrıca idare de son dönemlerde benzer bir düşünce içerisinde bulunmakta ve bu yönde muktezalar vermektedir. Konu ile ilgili olarak verilen bir mukteza özetine göre;
“
......
Buna göre, kurumlar vergisinden muaf olması nedeniyle Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasının 7,8,9 ve 14’üncü maddeleri kapsamında kooperatife yapılan ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılmaması gerekirken, sehven yapılan ve vergi sorumlusu bankalarca bağlı bulundukları vergi dairesi müdürlüğüne yatırılan tevkifat tutarları için, hak sahibinin vergi sorumlusu bankaya yaptığı yazılı iade talebi üzerine, bankalarca yine sorumlu sıfatıyla iade talebinde bulunulması imkan dahilinde olup, Vergi Usul Kanununun düzeltme hükümleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle iadenin, hak sahibine verilmek üzere bankalara yapılması mümkün bulunmaktadır.”
Yukarıda yer alan vergi hatalarının ortaya çıkartılma durumları da VUK’un 119’uncu maddesinde açıklanmıştır. Buna göre vergi hataları şu şekillerde tespit edilebilmektedir :
- İlgili memurun hatayı bulması veya görmesi ile,
- Üst memurların yaptıkları incelemeler neticesinde hatanın görülmesi ile,
- Hatanın teftiş sırasında meydana çıkarılması ile,
- Hatanın vergi incelenmesi sırasında meydana çıkarılması ile,
- Mükellefin müracaatı ile.
3. YARGI YOLU KULLANILARAK HATANIN DÜZELTİLME İMKANI VE SÜRELERİ:
a) Dava Açma Süresi İçerisinde Yapılan Düzeltme Başvuruları:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun birinci maddesinde Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri’nin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünün bu Kanun’da gösterilen usullere tabi olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla idari işlem mahiyetinde olan vergi dairelerinin işlemlerinin hukuka aykırılığı yada hukuka uygunluğu söz konusu Kanun’a göre görevli ve yetkili mahkemeler nezdinde ileri sürülebilecektir. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun dava açma sürelerini düzenleyen 7’inci maddesine göre; özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde dava açma süresi Danıştay’da ve İdare Mahkemeleri’nde altmış ve Vergi Mahkemeleri’nde otuz gündür.
Bir önceki bölümde de bahsedildiği üzere; Vergi Usul Kanunu’nda düzeltme talebinde bulunmak için ilk önce söz konusu hatanın tespit edilmesi gerekmektedir. Bundan sonra ise 2577 sayılı Kanun’un 7’inci maddesinin b bendi çerçevesinde vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren otuz günlük kanuni dava açma süresi içerisinde mükellef idareden düzeltme talebinde bulunabilmektedir. Bu düzeltme talebi üzerine ilgili servis kendi mütalaasını da ekleyerek düzeltme merciine durumu havale etmekte, düzeltme mercii ise uygun gördüğü hataların düzeltmesini ilgili birimden istemektedir. Bu çerçevede VUK’un 120’inci maddesi uyarınca hatalar düzeltme fişine bağlanarak düzeltilmektedir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunur. Düzeltme fişinin bir nüshası, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlayarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı sakıt olur. Yetkili düzeltme mercii her zaman düzeltmeyi uygun görmeyebilir. Yada idari merci IYUK’un 10’uncu maddesinin kendisine tanımış olduğu altmış günlük kanuni düşünme süresini kullanabilir. Altmış günlük düşünme süresi içerisinde idare düzeltme talebini kabul edebilir, ret edebilir, hiç cevap vermeyebilir yada mükellefe kesin olmayan bir cevap verebilir. İdare tarafından verilecek kabul kararı üzerine VUK’un düzeltme ile ilgili hükümleri uygulanacaktır. İdare tarafından verilecek ret kararı üzerine ise yargı yoluna gidilebilir. İdare tarafından kanuni düşünme süresi olan altmış gün içinde hiç cevap verilmemesi yada kesin olmayan bir cevap verilmesi (örneğin; idare halen incelemeye devam edildiğini belirtebilir.) hallerine ilişkin olarak VUK’ta hüküm bulunmadığından, mükellef bu boşluğu İYUK çerçevesinde dolduracaktır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10’uncu maddesi ilk başvuruyu, 11’inci maddesi ise itirazı düzenlemektedir. Adı geçen Kanun’a göre ilk başvuruda aranılan şey, idarenin fiili olarak bir şey yapması olurken, itirazda yapılmış bir idari işlemin hukuksal varlığı sorgulanmakta, sonuç olarak ise daha önce yapılmış olan bu idari işlemin geri alınması, kaldırılması, değiştirilmesi istenmektedir.
Mükellefler; idareye verilmiş olan altmış günlük düşünme süresi içerisinde idare tarafından verilecek kararı bekleyebilirler ya da altmış günlük süre içerisinde hiçbir karar verilmemesini kararı ret olmuş sayarak kalan dava açma süresi içerisinde dava açma yoluna gidebilir. İdare tarafından kendisine yöneltilen cevap kesin cevap değilse mükellef yine istemi ret olmuş sayabilir ya da başvuru tarihinden itibaren altı ay kesin cevabı bekleyebilir. Zira İYUK’un 10’uncu maddesinin ikinci bendine göre; idare tarafından altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. Dava açma süresi içerisinde idareye başvurmuş olan ilgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay’a, İdare ve Vergi Mahkemeleri’ne dava açabilirler. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, kesin cevabı bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemez. Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, altmış günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idarî makamlarca cevap verilirse ve cevap ret yönündeyse, mükellefler cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.
Görüldüğü üzere; altmış günlük düşünme süresi içerisinde idare tarafından cevap verilmezse ya da verilen cevap kesin cevap mahiyetinde değilse mükellef istemi ret olmuş sayabilmektedir ve bu suretle kalan dava açma süresi içerisinde dava açma yoluna gidebilmektedir. Yalnız idareye düzeltme başvurusu mükellefin dava açma süresini kesmektedir. Bu yüzden idareye otuz günlük dava açma süresinin hangi gününde başvurulduğu önem kazanmaktadır. Eğer tarh edilmiş vergilerde dava açma süresinin yirmi dokuzuncu gününde düzeltme talebinde bulunulursa; yukarıda da değinildiği üzere söz konusu idari kararın ret olduğu andan yada ret olmuş sayıldığı andan (yani altmış günlük alt sürenin geçmesinden) itibaren bir gün içerisinde mahkemeye dava açılmalıdır, yoksa dava açma hakkı sakıt olacaktır. Nihai olarak, altı aylık kesin cevabı bekleme süresini kullanan mükellefler (kendisine altmış günlük süre içerisinde hiç cevap verilmemiş yada kesin olmayan cevap verilmiş mükellefler) ise bu süre içerisinde ret cevabı alırlarsa, söz konusu cevabın tebliğinden itibaren 2577 sayılı yasanın 7’inci maddesi çerçevesince altmış günlük süre içerisinde dava açabilirler.
Mükellefin düzeltme talep ettiği hata ikmalen yada re’sen tarhiyat dolayısıyla doğmuş olabilir. Bu takdirde mükellef dilerse, düzeltme istemeden doğrudan yargı yoluna başvurabilecektir. Yani düzeltme isteminin reddi şeklinde tesis edilen idari işlemden önce de ilave tarhiyat nedeniyle dava konusu olacak idari işlem mevcuttur (1). Ancak mükellef isterse düzeltme talebinin reddi üzerine dava açma yoluna gidebilir.
Özetle; yukarıda açıklamaya çalıştığımız şekilde dava açma süresi içerisinde idareye başvuran mükellefler idareye tanınmış olan altmış günlük kanuni düşünme süresi içerinde duruma göre aşağıda yer alan şekillerde davranabilir:
İdarece;
1) Talep ret edilirse;
a) kalan dava açma süresi içerisinde dava açılmalıdır.
2) Hiç cevap verilmezse;
3) Kesin olmayan cevap verilirse;
a) başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle kesin cevap beklenebilir,
b) İstem ret olmuş sayılarak kalan dava açma süresi içerisinde dava açılabilir.
Yukarıda yer alan 2 ve 3 numaralı hallerde ise, altı aylık bekleme süresi içerisinde idare tarafından verilecek ret cevabına göre altmış gün içerisinde dava açılmalıdır.
b) Dava Açma Süresi Geçtikten Sonra Yapılan Düzeltme Başvuruları:
Mükelleflere tanınan otuz günlük dava açma süresinden sonra ise artık vergi hatalarının düzeltilmesi konusunda şikayet yolu ile Maliye Bakanlığı’na başvurabilecektir. Bu çerçevede VUK’un 124’üncü maddesine göre mükelleflerden vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanlar şikayet yolu ile vergiyi tahsil eden Maliye Bakanlığı’na, valilik ve belediye başkanlığı’na müracaat edebilirler. Yalnız Kanun’da geçen “düzeltme talebi ret olunanlar” ibaresini “ret olmuş sayılanlar” şeklinde geniş kapsamda düşünmekte yarar vardır. Çünkü; VUK ile İYUK arasında yasal boşluklar bulunmakta ve VUK esasında İYUK tarafından idareye hak olarak verilen yasal düşünme süresini dikkate almamaktadır. Ayrıca, dava açma süresi geçtikten sonra yapılan düzeltme talebinin reddi üzerine şikayet yoluna gidilmeden dava açılması hali Danıştay tarafından idari merci tecavüzü olarak değerlendirilmektedir (2).
________________
(1)Yılmaz Özbalcı; Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları; sf(408)
(2 Yılmaz Özbalcı; Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları; sf(423)
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere Maliye Bakanlığı’na şikayet yolu ile başvurabilmek için;
- Vergi mahkemesinde dava açma süresinin geçmiş olması,
- Vergi idaresine yapılan düzeltme talepleri ret olunmuş yada 2577 sayılı yasa çerçevesinde ret olmuş sayılması,
- Başvurunun zamanaşımı süresi içerisinde yapılması,
gerekmektedir. Yukarıda ifade edilen zaman aşımı süresi beş yıllık genel zaman aşımı süresini ifade etmekle birlikte düzeltme için VUK’ta özel zamanaşımı hükümleri düzenlenmiştir. VUK’un 126’ıncı maddesine göre 114'üncü maddede yazılı zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. Şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi:
a) Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı;
b) İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği;
c) İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanun’a göre hacizin yapıldığı,
Tarihten başlayarak bir yıldan aşağı olamaz. Bu surette yapılan vergi hatalarında zamanaşımı süresi beş yıllık genel zamanaşımı süresinin üzerine çıkabilmektedir. Ayrıca dava açma süresi geçtikten sonra düzeltme talebi ret olunanların ne kadar süre içerinde Bakanlığa şikayet yoluyla başvuru yapılabileceğine ilişkin olarak VUK’ta hüküm olmadığından dolayı söz konusu ihtilafın çözümünde beş yıllık zamanaşımı süresinin kullanılabileceğini düşünmekteyiz. Bu konuda bizimle aynı yönde olan yada olmayan görüşler de mevcuttur. Görüşlerden birisine göre; dava açma süresinin dolmasından sonra yapılan düzeltme taleplerinde, vergi dairesine yapılan başvuru üzerine altmış günlük süre içerisinde cevap verilmediğinde istek ret olmuş sayılacak ve şikayet merciine gidilecektir. Şikayet merciine başvuru ise süre ile kısıtlanmış değildir (3). Özbalcı’ nın bu konudaki süre serbestisini, beş yıllık genel zamanaşımı süresi yada düzeltme zamanaşımı süresi dahilinde kullandığını düşünmekteyiz.
Zira düzeltme hakkının geçerli olduğu süre, hukuken zamanaşımına ilişkin süreyle sınırlı kalmaktadır. Konu ile ilgili bir diğer görüşe göre ise; dava açma süresi geçtikten sonra yapılan düzeltme başvurularında (İYUK’un 10’uncu maddesi çerçevesinde idare tarafından istek ret edilir yada ret olmuş sayılırsa) mükellef talebin ret edildiği yada ret edilmiş sayıldığı andan itibaren İYUK’un 11’inci maddesi gereğince altmış günlük süre içersinde şikayet yoluna gidebilecektir.
Maliye Bakanlığı şikayet yolu ile kendisine gelen düzeltme talebini uygun görürse hatayı düzelttirir, eğer ki hatayı ret ederse artık mükellef idari dava yoluna gidecektir. Zira bundan sonra İYUK’un 11’inci maddesi geçerli olacaktır. Ayrıca, Maliye Bakanlığı tarafından altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İlgililer altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay’a, İdare ve Vergi Mahkemeleri’ne dava açabilirler.
Fakat şikayet yoluna başvurulduğu durumlarda, eğer talep ret edilir yada ret edilmiş sayılırsa;
_________________
(3) Yılmaz Özbalcı; Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları; sf(410)
4001 sayılı yasanın 17’inci maddesi mucibince görevli mahkeme Vergi Mahkemeleri
olduğundan söz konusu ret tarihinden itibaren 30 gün içerisinde dava açılması gerekmektedir. Altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Danıştay 3’üncü Dairesinin 16.03.1999 tarih ve 1999/1027 sayılı kararında da, şikayet yolu ile Maliye Bakanlığı’na başvurup altmış günlük süre içerisinde cevap verilmeyen istem ret olmuş sayılmakta ve söz konusu süreyi izleyen 30 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açılması gerektiği vurgulanmaktadır. Yine mükellef, Maliye Bakanlığı’na yaptığı başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçmemek üzere nihai ve kesin kararı bekleyebilir. Bakanlık tarafından verilen ret kararı üzerine otuz günlük sürede açılacak davanın nedeni hatalı vergilendirme işlemi değil, Maliye Bakanlığı’nın ret cevabı olacaktır.
Özetle; yukarıda açıklamaya çalıştığımız şekilde dava açma süresi geçtikten sonra şikayet yolu ile Maliye Bakanlığı’na başvuran mükellefler Bakanlığa tanınmış olan altmış günlük kanuni düşünme süresi içerinde duruma göre aşağıda yer alan şekillerde davranabilirler:
Bakanlıkça;
1) Talep ret edilirse;
a) ret tarihinden itibaren 30 gün içerisinde Vergi Mahkemesi’nde dava açılmalıdır.
2) Hiç cevap verilmezse;
a)başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle kesin cevap beklenebilir,
b)İstem ret olmuş sayılarak 30 gün içerisinde Vergi Mahkemesi’nde dava açılabilir.
3) Kesin olmayan cevap verilirse;
a) başvuru tarihinden itibaren altı ay süreyle kesin cevap beklenebilir,
b) İstem ret olmuş sayılarak 30 gün içerisinde Vergi Mahkemesi’nde dava açılabilir.
4. SONUÇ:
Yukarıda yer alan yazı kapsamında vergi hataları ve bunların düzeltilme usul ve esasları hakkında açıklamalarda bulunulmuştur. Sözkonusu hataların idari aşamada ve yargısal aşamada çözümü için yapılacak olan talepler yasal sürelerle sınırlıdır. Vergi hatalarının düzeltilmesinde özellikle vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yapılan ve talebi ret olunan yada ret olunmuş sayılan mükellefler için VUK’ta dava açma sürelerine ilişkin hükümler bulunmadığından İYUK’un 10 ve 11’inci maddeleri devreye girmekte ve bu
çerçevede dava açılması gerekmektedir.