Hazine Ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri Kapsamında
Gündeme Özel Bazı Vergi Uygulamaları
Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi
E. Hesap Uzmanı, Managing Partner
I-Özelgelerin Hukuki Niteliği:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesinde, mükelleflerin Gelir İdaresi Başkanlığından veya Gelir İdaresi Başkanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüt duydukları hususlar hakkında izahat isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.
Bu kapsamda 16/01/2010 tarihinde uygulamaya konulan özelge sistemi ile; mükellefe kısa zamanda doğru ve net cevap verilmesi, muhatabın teke indirilmesi, başvuruların ve cevapların bir standarda kavuşturulması, mükellefin uyum maliyetinin azaltılması, bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltarak kaynakların verimli kullanılması ile internetten özelgelerin yayınlanması suretiyle şeffaflık sağlanmaktadır.
Mükelleflerin özelge talepleri için Gelir İdaresi Başkanlığı merkezine doğrudan başvurma imkanı bulunmamakta olup, özelge taleplerinin özelge talep formu ile Vergi Dairesi Başkanlıkları ile Vergi Dairesi Başkanlığı bulunmayan illerde Defterdarlıklara yapılması esastır. Ayrıca, yeni kurulan İnteraktif Vergi Dairesi kanalıyla da başvurular yapılabilmektedir.
Özelgeler, temel olarak vergi uygulayıcıları için vergi hukukunun yorumlanmasında ve değerlendirilmesinde objektif yorumlar getirmeyi bir nebze engellese, bize göre tartışma kültürüne ve mesleğin gelişimine biraz zarar verse de, kamuoyunda ve mükellefler nezdinde uygulama kolaylığı sağlaması, tartışmalı ve özel hususların anlaşılması, farkındalık yaratması gibi pek çok kolaylığı da beraberinde getirmektedir.
Aşağıdaki çalışmada İdarenin yakın dönemlerde vermiş olduğu ve önemli gördüğümüz bazı özelge bazındaki görüşlerine çeşitli vergi kanunları açısından yer verilecektir. Ama, bundan önce kısaca özelgenin nasıl ve kimler tarafından alınabileceğinin özetine yer verilerek mükelleflere açıklamalarda bulunulacaktır.
400 sıra nolu VUK Genel Tebliğine göre mükellefler ve vergi sorumluları, Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesinin 6009 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükmüne istinaden, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında Maliye Bakanlığı veya yetkili kıldığı makamlardan yazı ile izahat isteyebilmekte, yetkili makamlar da bu talepleri özelge tayin etmek suretiyle cevaplandırmaktaydı. Bu hususa ilişkin esasların bir kısmı 188 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmişti.
395 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği ile mükellef ve vergi sorumlularının izahat talebinde bulunmaları üzerine idarenin vereceği yazılı cevaplara (özelgelere) ilişkin müracaatın nereye yapılacağı, yetkili makamın neresi olduğu, özelge talebinin hangi konuları kapsadığı gibi hususlara açıklık getirilmiş ve 188 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin özelgeye ilişkin kısımları yürürlükten kaldırılmıştır.
6009 sayılı Kanunla, Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesi değiştirilmiş ve maddenin son fıkrasında, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirleneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme istinaden Maliye Bakanlığınca çıkarılan "Mükelleflerin İzahat Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik" 28/8/2010 tarih ve 27686 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre, 413 üncü maddede yer alan mükelleflerin izahat taleplerine dair hükümlerin uygulanması, anılan Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktadır.
İlgili Yönetmeliğe göre özelge: mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından, kendilerince açık olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakkında yazılı olarak açıklama talebinde bulunmaları üzerine yetkili makamlarca kendilerine verilen yazılı görüşü ifade etmektedir.
Özelge, mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkındaki izahat taleplerine ilişkin olarak verilir.
Mükelleflerin aşağıdaki başvuruları özelge kapsamında değerlendirilmez:
a) Başkalarının vergi durumları hakkında bilgi ve izahat talepleri.
b) Yargıya intikâl etmiş olaylara ilişkin izahat talepleri.
c) Hakkında vergi incelemesi yapılmakta olan mükelleflerce veya vergi sorumlularınca incelemeye konu olan işlemlerle ilgili izahat talepleri.
ç) Somut bir olaya dayanmayan, teorik hususlara ilişkin bilgi ve izahat talepleri.
d) Mücbir sebep hâli ilanı, vergi borçlarının terkini, belge düzenine ilişkin yetkilerin kullanılması gibi kanunlarla uygulamanın tespitine dair Maliye Bakanlığına yetki verilen konulara ilişkin talepler.
e) Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi uygulamaları ile ilgili işlemlerinin gerçekleşmesinden sonra yaptıkları başvuruları ile Kanunun 122 nci maddesine göre vergi hataları ile ilgili yapılan düzeltme talepleri ve 124 üncü maddesine göre Maliye Bakanlığınca incelenecek olan şikâyet yoluyla müracaatlar.
f) Sözlü veya yazılı olarak veya internet aracılığıyla, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca yapılan talepler.
Özelge talepleri, mükellefler ile vergi sorumluları, bunların mirasçıları, yetki belgesine sahip kanuni temsilcileri veya vekillerince yapılır.
Odalar ve birlikler gibi mesleki kuruluşlar, kendi mükellefiyetleri ile ilgili olanlar hariç olmak üzere, üyelerine ilan etmek amacıyla özelge talebinde bulunamazlar. Ancak, bu kuruluşlar Başkanlıktan, vergilendirme ile ilgili konularda özelge niteliğinde olmayan görüş talep edebilirler.
iii) Özelge Talep Edilecek Merci
Özelge, mükelleflerin gelir veya kurumlar vergisi bakımından sürekli mükellefiyetlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklardan talep edilir.
Diğer mükellef veya vergi sorumluları özelge talepleri için, ikametgâh veya kanuni merkezlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklara; ikametgâhı veya kanuni merkezi bulunmayanlar ise Ankara, İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi başkanlıklarından herhangi birine başvurur.
Özelge talepleri, Başkanlığın internet sitesinde bir örneği yer alan Özelge Talep Formu kullanılmak suretiyle yapılır. Söz konusu form kullanılmaksızın yapılacak özelge talepleri kabul edilmez.
II-Son Dönemlerdeki Önemli Özelgeler:
1-İştirak Hissesi Kısmi Bölünme İşleminde Ortakların Pay Dağılımı[1]:
“Dilekçeniz ve eklerinin incelenmesinden, iki tam yıldan uzun bir süre şirketiniz aktifinde yer alan iştirak hisselerinin başka bir şirkete kısmi bölünme yoluyla devredileceği ve bütün ortaklara hisseleri oranında pay verilmeden, belirlenecek kıstaslara göre şirketlerin hisselerinin dağıtılacağı ve yeniden yapılandırılacağı anlaşılmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan kısmi bölünme işleminin amacının; dilekçenizde açıklandığı şekilde yapılacak işlem sonucunda, şirketlerin belirli kıstaslara göre hisselerinin paylaştırılması ve ortaklık yapısının değiştirilmesi olmadığı açıktır.
Bu açıklamalar çerçevesinde, şirketiniz aktifinde iki tam yıldan uzun süre bulunan iştirak hisselerinin başka bir şirkete devredilmesi sonucu elde edilen hisse senetlerinin, ortakların şirketinizdeki sermaye payları dikkate alınmaksızın belirli kıstaslara göre ortakların sadece bir kısmına verilmesi ve bir kısım ortakların şirketiniz ortaklığından ayrılması suretiyle gerçekleştirilecek işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Kurulacak yeni şirketin hisselerinden ortaklarınıza şirketinizdeki hisseleri oranında pay verilmesi durumunda ise yapılacak işlemin kısmi bölünme hükümlerine uygun olacağı tabiidir.”
2-%5 Vergi İndirimi[2]
“Bu hüküm ve açıklamalara göre, bağlı olduğunuz Vergi Dairesi Müdürlüğünün 2013 yılı indirimli orana tabi KDV iadesi tutarlarını fazla ve yersiz olarak iade aldığınız yönündeki tespiti üzerine, anılan Müdürlük tarafından şirketiniz adına yapılan tarhiyatların, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesinde belirtilen indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl (2015-2016-2017) içerisinde (10.05.2017 tarihinde) yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş olması nedeniyle, anılan Kanun maddesinde belirtilen % 5 kurumlar vergisi indiriminden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.”
3-HGS Giderlerinin KDV-KVK Açısından Durumu[3]:
“………..Bu kapsamda, mükellefler tarafından yapılan HGS ödemelerinde Bankalar tarafından düzenlenen dekontların tevsik edici belge olarak kullanılması Bakanlığımızca kabul edilmektedir.
….. Ancak, müşterilerinizin araçlarına ait olan ve şirketinizce ödenen HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla şirketinizce düzenlenen faturada yer alan tutarı kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate almanız durumunda, müşterilerinize yansıtılan söz konusu tutarların kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi mümkündür.
…….. Buna göre;
-Müşterilerinizin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla düzenlenen faturalarda köprü geçiş hizmetleri dikkate alınarak (yap-işlet-devret yöntemi ile işletilen köprüler ve denizaltı karayolu tünelleri için %8, diğerleri için %18) KDV hesaplanması gerekmektedir.
-Yansıtılan tutarlar dışında bir bedel tahsil edilmesi halinde ise söz konusu bedel üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.
-Müşterilerinizin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla sunduğunuz hizmet karşılığı ödenen HGS bedellerine ilişkin KDV tutarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.”
4- Şube ve İdari Bina Olarak Faaliyette Kullanılan Taşınmazların Kısmi Bölünmeye Konu Edilip Edilemeyeceği[4]
“Kısmi bölünme müessesesinin temel amacı, şirketlerin yeniden yapılanma yoluyla verimlilik ve kârlılıklarını artırmalarına imkân sağlamak olup, bir üretim veya hizmet işletmesinin parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracak şekilde yapılan devirlerin kısmi bölünme kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, Bankanızın şube ve idari bina olarak bankacılık faaliyetlerinde kullandığı taşınmazların bir kısmının veya tamamının bankacılık faaliyetinizden ayrı olarak başka bir tam mükellef sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulmasının Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesi hükümleri kapsamında kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.”
5-İndirimli Kurumlar Vergisinde YSİO İşleri Diğer Faaliyet Sayılabilir Mi?[5]
“İlgide kayıtlı özelge talep formunda, yıllara sari inşaat işleriyle iştigal eden şirketinizin sahibi olduğu … tarihli ve … sayılı yatırım teşvik belgesi kapsamında bir yurt inşa etmekte olduğu belirtilerek yıllara sari inşaat işlerinden elde etmiş olduğunuz kazançların, indirimli kurumlar vergisi uygulamasında yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç olarak indirimli kurumlar vergisine konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
………..
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, söz konusu yıllara sari inşaat ve onarma işinizin, 2012/3305 sayılı BKK kapsamında aldığınız … tarihli ve … sayılı yatırım teşvik belgesine konu komple yeni yatırımınızın yatırım döneminde tamamlanması ve diğer şartların da sağlanması kaydıyla, bu yıllara sari inşaat ve onarma işinden elde edilen kazancın ilgili dönemde anılan yatırım teşvik belgesi kapsamında "diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç" olarak değerlendirilerek indirimli kurumlar vergisi tabi tutulması mümkün bulunmaktadır.”
6-Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı Ödemesinin Hangi Dönemde Gider Yazılacağı Hususu[6]:
“ …..Konuya ilişkin olarak yayımlanan "Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"in ekinde yer alan "Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanım Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Tip Anlaşma"nın 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında da; "Aynı kaynak için DSİ'ye birden fazla başvuru yapılmış olması halinde, fizibilitesi kabul edilebilir bulunan şirketler arasında yapılan toplantı sonucu belirlenen şirket tarafından DSİ'ye ödenmesi taahhüt edilen Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı tutarı aşağıdaki ilgili fıkralarda belirtilen esaslara göre güncelleştirilerek EPDK'ca verilen lisans süresince, üretim yılını takip eden Ocak ayı sonuna kadar şirket tarafından DSİ'ye ödenir. DSİ tarafından hesap edilen ve Ocak ayı içerisinde DSİ internet sitesinde ilan edilen tutarın zamanında ödenmemesi halinde genel hükümlere göre tahsil edilecektir." hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre, her ne kadar yıl içerisinde üretilen elektrik enerjisinin kilovatsaati şirketiniz tarafından hesaplanabiliyor ise de, ürettiğiniz bu enerjiden yola çıkılmak suretiyle DSİ tarafından yıllık olarak hesaplanan su kullanım bedeli, tarafınıza bildirildiği tarihte mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiğinden, bu tarihin içinde bulunduğu hesap dönemi itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.”
7-Sermaye Azaltımında Vergilendirme Durumu[7]
“……
Sermaye azaltımının ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde, ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır. Yapılacak olan sermaye azaltımında da öncelikle daha önce sermayeye eklenmiş olan enflasyon düzeltme farklarının ve geçmiş yıl kârlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekmekte olup azaltılan sermaye tutarı, enflasyon düzeltmesi olumlu farkları ve geçmiş yıl kârları toplam tutarından fazla ise fazlalığın şirket ortakları tarafından nakit olarak konulan sermayeden kaynaklandığı kabul edilecektir.
Buna göre, Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca şirket paylarının halka arz edilebilmesi ve kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi amacıyla SPK'ya yaptığınız başvuru neticesinde, cari dönem bitmeden geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edilmesine SPK tarafından itiraz edilmesi nedeniyle sermaye artırımı işleminin mevzuata uygun hale getirilmesi için gerçekleştirilen eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin, yasal zorunluluktan kaynaklanması halinde, bu şekilde gerçekleşen sermaye azaltımı işlemi, işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyecek ve vergilendirmeye tabi tutulmayacaktır.”
8-Kısmi Bölünmede Sermaye Azaltımı-Kar Dağıtımı[8]:
“Buna göre;
- Kısmi bölünme sonucu şirketlerin faaliyetine devam etmesi esas olup, üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bütünlük arz eden ve bu işletmelerden ayrılması mümkün olmayan taşınmazların işletmeden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün olmadığından mevcut üretim faaliyetlerinizi yürüttüğünüz fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak mevcut veya yeni kurulacak bir sermaye şirketine sermaye olarak konulmasından kaynaklanan kazanç hesaplanacak ve şirketinizin kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.
- Ancak, 2 adet ofisin, herhangi bir şekilde şirketiniz bünyesinde üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bakımdan bir bütünlük arz etmemeleri veya şirketinize ait tek üretim işletmesi halinde olmamaları kaydıyla, hizmet işletmesi niteliğini haiz olmaksızın devri suretiyle kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkündür.
- Kısmi bölünme sonucunda kurulacak şirketin hisselerinin ortaklarınıza verilmesi ve Şirketinizin ödenmiş sermayesinin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle sermaye azaltımına gidilmeyip dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının azaltılması durumunda bu işlem kar dağıtımı olarak değerlendirilecek ve bu şekilde gerçekleştirilen bölünme işlemi ise kısmi bölünme olarak değerlendirilmeyecek olup bu işlem dolayısıyla Şirketiniz bünyesinde doğan kazanç hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Buna göre, kurulacak şirketin hisselerinin ortaklarınıza verilmesi halinde, aktifinize kayıtlı taşınmazların devri nedeniyle hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulan kazanç ile azaltılan geçmiş yıl karları üzerinden ortakların hukuki statüsüne göre kar dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerektiği tabiidir.
- Bununla birlikte, sermaye azaltımının Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisna edilen kazançtan (beş yıllık süre içinde) karşılanması halinde, istisna kazanç işletmeden çekilmiş sayılacağından, istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılarak Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte şirketinizden tahsil edilecek ve kar dağıtımı hükümleri çerçevesinde ortakların statüsüne göre vergi kesintisi yapılacaktır.”
9-Vade Farkının Örtülü Sermaye Karşısındaki Durumu[9]
“….şirketinizin banka hesaplarında yeterli miktarda (borç tutarından daha yüksek tutarda) nakdinin bulunduğu, söz konusu tutarların her hangi bir harcamaya konu edilmediği ve vadeli/vadesiz banka hesaplarınızda tutulduğu, ödenmeyen borç tutarlarının fiili olarak işletme ve yatırım harcamalarında kullanılmadığı ve banka hesaplarında tutulduğu, şirketinizin banka hesaplarında herhangi bir harcamaya konu edilmeyen yeterli miktarda nakdinin bulunmasına rağmen şirketiniz tarafından ilişkili kişiden gerçekleştirilen alımlara ilişkin olan ve normal ödeme vadeleri geçen borç tutarlarının (ve bunlara ilişkin hesaplanan vade farkı ve kur farkı tutarlarının) örtülü sermaye uygulaması kapsamında dikkate alınıp alınmayacağı konusunda tereddüt hasıl olduğu belirtilerek konu hakkında Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenilmiştir.
…..Piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak ortaya çıkan borçlanmalarda, vade farkı tutarları ayrıca hesaplanmış olsa da bu borç tutarları örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Söz konusu süreleri aşan vadeli alımlar nedeniyle ortaya çıkan borçlar örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınacak; bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farkları tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilecektir." açıklamaları yer almıştır.
Bu itibarla, şirketiniz tarafından ilişkili kişiden yapıldığı belirtilen mal ve hizmet alımlarına ilişkin olan ve normal ödeme vadeleri geçen borç tutarlarının (ve bunlara ilişkin hesaplanan vade farkı ve kur farkı tutarlarının) örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınması ve bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farklarının tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilmesi gerekmektedir.”
10-Yıllara Sari İnşaat İşlerinde Hakediş Kesintisi-Kur Farkı-Faiz Vb Gelirler[10]
“….Buna göre, tevkifatın hakediş bedellerinin nakden veya hesaben ödendiği tarih itibariyle yapılması gerekmekte olup; hakediş ödemelerinin döviz cinsinden yapılması halinde şirketinize ödenecek hakediş bedelleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine göre yapılacak tevkifatın matrahı, ödemenin yapıldığı tarihteki döviz alış kuru dikkate alınarak hesaplanan TL karşılığı tutar olacaktır.
Diğer taraftan, döviz üzerinden düzenlenen hakedişlerde, hakedişin onay tarihi veya fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında kur artışından kaynaklanan fazla ödemeler yıllara sari inşaat işi ile ilgili olduğundan, istihkak tutarına dahil edilmesi ve bu kur farkları üzerinden de tevkifat yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, yıllara sari inşaat işi dolayısıyla döviz cinsinden alınan avansların ve bedeli döviz ile belirlenen hizmetleri tedarik eden firmaların cari hesaplarının geçici vergi dönemi itibariyle değerlemesi sonucu oluşan kur farklarında herhangi bir ödeme söz konusu olmadığından tevkifat yapılmaması gerekmektedir. Ancak avans tarihi ile hakediş ödemesi için faturanın düzenlendiği tarih arasında oluşan kur farklarından tevkifat yapılması gerekmektedir.
Ancak, hesaben ödeme gerçekleştikten sonra döviz kurunun düşmesi halinde hesaben ödeme tarihindeki kur esas alınarak hesaplanan tevkifat tutarı; işin bittiği dönem için verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceğinden, söz konusu tevkifat tutarının düzeltilmesi veya iadesi söz konusu olmamaktadır.
Şirketinizin taahhüt ettiği yıllara sari inşaat işi nedeniyle elde ettiği hakedişlerin bankalarda değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan kur farkları, faiz ve repo gelirlerinin, yıllara sari inşaat işi ile ilişkilendirilmemesi gerekmekte olup bu gelirlerin tahakkuk ettiği ilgili dönemler itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, yıllara sirayet eden inşaat işleri ile birebir bağlantısı olmayan hesapların değerlemesinden oluşan olumsuz kur farklarının dağıtıma konu edilebilecek müşterek genel gider kapsamında bulunması durumunda, yıllara sirayet eden inşaat işine düşen paya ilişkin bu kur farklarının inşaat işinin maliyetine ekleneceği tabiidir.
Ayrıca, yıllara sari inşaat işiyle doğrudan ilgisi olmayan hesapların değerlemesinin Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin hükümleri çerçevesinde yapılması gerekmektedir.”
11-Nakit Sermaye Faiz İndirimi[11]:
“İlgide kayıtlı özelge talep formunda konut ve iş yeri yapıp sattığınız, inşaat taahhüt işleri ile iştigal ettiğiniz, geliştirilen inşaat projesinin yapımı için arsa satın aldığınız, arsanın finansmanında kredi kullandığınız daha sonraki dönemde şirketinizde nakdi sermaye artışı yaptığınızı belirterek, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamında nakdi sermaye artışında faiz indiriminden yararlanıp yararlanamayacağınız hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmış olup konu hakkındaki Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.
Sermaye artırımında bulunduktan sonra arsa alınması ve arsa bedelinin artırılan sermaye kullanılarak ödenmesi ile sermaye artırımından önce kredi kullanılarak alınan arsaya ilişkin kredi borçlarının arttırılan sermaye tutarı ile karşılanması, nakdi sermaye artırımında indirim uygulamasındaki arsa ve arazi yatırımlarına ilişkin sınırlama açısından farklılık arz etmemektedir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, gerçekleştirdiğiniz nakdi sermaye artırımı dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükümleri ve 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar dikkate alınmak suretiyle indirim uygulamasından faydalanmanız mümkündür. Öte yandan, şirketiniz tarafından geliştirilen inşaat projeleri için banka kredisi kullanılarak arsa satın alınmasından daha sonraki bir tarihte nakdi sermaye artırımında bulunulması halinde nakden artırılan sermayenin bu kredinin kapatılmasında kullanılan kısmına tekabül eden tutarla sınırlı olmak üzere anılan Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin uygulanmasında indirim oranının %0 olarak uygulanması gerekmektedir.”
12-Adi Ortaklıkta Hisse Devri ve Hisse Tasfiyesi Zararları[12]:
“…..Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen adi ortaklıkların tüzel kişiliği bulunmayıp, adi ortaklığın mal varlığı üzerinde ortakların elbirliği mülkiyeti bulunmaktadır.
Sona eren adi ortaklıkların vergisel mükellefiyet açısından yapmaları gereken ise işin sona ermesi sonucunda tespiti yapılan ve paraya çevrilen mal varlığından borçları ile ortakların avansları ve masraflarının ödenmesi, malların üçüncü kişilere satılması veya emsal bedelleri üzerinden ortaklara fatura edilmesi, alacakların tahsil edilmesi veya tahsil edilemezse bu alacakların payları oranında ortaklara devredilmesi, sermaye paylarının iadesinin yapılarak son aşamada tasfiye kar veya zararının ortaklara paylaştırılması işlemleridir.
Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, adi ortaklıktaki diğer ortaktan 117.332.250,00.- TL bedelle iktisap ettiğiniz yeni %15 ortaklık payının, maliyet bedeli ile adi ortaklık payınızı takip ettiğiniz hesaba alınması ve dönem sonlarında maliyet bedeli ile değerlenmesi gerekmektedir. Söz konusu ortaklığın sona erdirilmesi esnasında ise yukarıda belirtildiği şekilde işlemlerin yapılması ve sermaye payınızın da açıklandığı şekilde tasfiye edilmesi gerekmektedir.
…… Anılan Kanunun 638-642 nci madde hükümleri kapsamında iştirak halinde mülkiyet esasına göre faaliyet sürdüren adi ortaklıklar elde ettikleri gelirin vergilendirilmesi açısından bağımsız bir ünite olarak kabul edilmemiştir. Ticari faaliyette bulunan adi ortaklıklarda her bir ortağın payına düşen kazanç ayrı ayrı ticari kazanç sayılmıştır. Ortaklar kendi paylarına düşen karlarını ticari kazanç olarak münferiden beyan etmek zorundadırlar. Ancak adi ortaklık KDV yönünden vergi mükellefi gelir stopaj yönünden ise vergi sorumlusu olarak kabul edilmiştir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, arsa sahipleri ile yapılan hasılat paylaşımı sözleşmesi kapsamında konut rezidans ticari alan inşaatı yapılarak hasılatın ortaklar arasında paylaştırması amacıyla kurulan adi ortaklığın ortaklarından … A.Ş.'ye ait adi ortaklık hissesinin yarısının şirketinizce satın alınması işlemi, adi ortaklık hisseleri iştirak hissesi kapsamında olduğundan, iştirak hissesi alımı olarak değerlendirilecektir. Bu alımla adi ortaklıktaki hisse oranı artan şirketinizin adi ortaklık kazancından alacağı pay da artan hisseniz oranında artacaktır.
Öte yandan, adi ortaklıktan elde edeceğiniz kazancın dönemsellik ilkesi gereğince elde edildiği dönem kurum kazancınıza dahil edilerek beyan edilmesi gerekmekte olup, … A.Ş.'nin adi ortaklıktaki hissesinin bir kısmını şirketinize satışı nedeniyle beyan etmesi gereken kazanç anılan şirketin kazancı olduğundan söz konusu hisselerin satın alınması dolayısıyla ödemiş olduğunuz tutarın tarafınızca verilecek beyannamede mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, adi ortaklığın sona ermesi sonucu değerini kaybeden iştirak hissesi tutarının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.”
13- Kaza Neticesinde Açılan Dava Sonuçlanmadan Kazazede İle Anlaşılarak Ödenen Tazminat Tutarının Gider Olarak Dikkate Alınıp Alınmayacağı[13]:
“193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi ticari kazancın tespitinde gider olarak yazılabileceği hükme bağlanmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (g) bendinde ise, sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar ve tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükmü yer almaktadır.
Ödenen tazminatların gider yazılabilmesi için; işle ilgili olması, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi ve söz konusu zararın teşebbüs sahibinin kusurundan doğmamış olması gerekmektedir. Mukavelename, ilam veya kanun emri olmaksızın ödenen tazminatların gider yazılması mümkün değildir.
Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, kazazede tarafından Şirket aleyhine açılmış olan davanın sonuçlanmasından önce kazazede ve Şirket arasında imzalanan protokol neticesinde kazazedeye ödediğiniz 210.000-TL tazminat tutarının kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamakta olup sigorta şirketince Şirketinize ödeneceği taahhüt edilen 85.000-TL'lik tutarın ise kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.”
14-Kat Karşılığı İnşaat İşi Kazancı-Maliyeti[14]:
“…. pafta, … ada, … parselde kayıtlı 13 bağımsız bölümün inşası için taşınmazın malikleri ile yüklenici olan şirketiniz arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapılacak temlik işlemi ile inşa edilecek gayrimenkullerden tarafınıza 3 bağımsız bölüm ile daire maliklerince toplam 600.000,00 TL ödeme yapılacağı belirtilerek şirketinize verilecek 3 bağımsız bölüme ilaveten nakden ödenecek 600.000,00 TL'nin gelir kaydedilerek inşaat maliyetinden düşürülüp düşürülmeyeceği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.
Başkalarının arsasına kat karşılığı yapılan inşaatlarda toplam maliyet, arsa maliyeti ile inşaat maliyetinin toplanması suretiyle hesaplanmakta olup, her bir kat, dükkan veya dairenin maliyeti ise, her kat, daire veya dükkana belirli ölçü ve esaslara göre binanın tüm maliyetinden pay verilmek suretiyle tespit edilmektedir.
Toplam inşaat maliyeti, inşaatı yapanlar tarafından arsa sahibine verilen dairelerin inşası için yapılan harcamalar ile kendilerine ait daireler için yapılan harcamalardan oluşmakta, inşaatın toplam maliyetinin arsa sahibine verilen dairelere isabet eden kısmı ile arsa sahibine yapılan nakit ödemelerin toplamı ise toplam arsa maliyetini (müteahhidin kendisine ait dairelerin arsa maliyeti) vermektedir.
Arsa üzerinde müteahhidin payının bulunması durumunda toplam arsa maliyeti ise müteahhidin hissesine düşen arsa payının maliyeti ile arsa payı karşılığı arsa sahibine verilen dairelere isabet eden inşaat maliyeti ve arsa sahibine yapılan nakit ödemelerden oluşmaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yüklenici şirket olarak daire maliklerince tarafınıza ödenecek olan toplam 600.000,00 TL'nin elde edildiği döneme ait kurum kazancınıza dahil edilmesi gerektiği tabii olup söz konusu tutarın inşaatın maliyetiyle ilişkilendirilmek suretiyle dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”
15-Ortaktan Alınan Borçların Değerlendirilmesi[15]:
“Buna göre,
- Şirketiniz tarafından ortağınızdan alınmış borçların örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi halinde bu borçlarla ilgili olarak örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre gider olarak yazılması mümkün bulunmamakla birlikte, örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda oluşacak kur farkı gelirlerinin de söz konusu borcun örtülü sermaye olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.
- Şirketinize kullandırılan borçların örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi durumunda örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı olarak değerlendirilecektir.
- Şirketinizin gerçek kişi ortağından borçlandığı paralarla ilgili olarak herhangi bir faiz ödemesi durumunda, gerçek kişi ortağa ödenecek faiz bedelinin emsallere uygun olması gerekmektedir. Emsallere uygun faiz bedelinin tespitinde Kanunun 13 üncü madde hükmü ve 1 seri numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğinde açıklanan yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.
Öte yandan, şirketinizin nakit ihtiyacı olmadığı halde gerçek kişi ortağınızdan alınan paralara ilişkin ortaya çıkan kur farklarının, ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgisi olmadığından, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.”
16-Yurtdışı Alacaklara Karşılık Ayrılabilmesi[16]:
“Yurt dışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. Yurt dışından olan alacakların dönem sonunda değerlemesi nedeniyle oluşacak kur farkları da asıl alacağın akıbetine tabi olduğundan asıl alacak şüpheli hale geldikten sonra bu alacağa bağlı olarak oluşan kur farkları için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre mahkeme kararına istinaden şirketiniz tarafından ödenecek yargı harcının işle ilgili olması şartıyla fiilen ödendiği tarih itibarıyla kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.
Yurt dışından olan ve tahsil edilemeyen alacaklarınız için ise iş yaptığınız firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya ilgili ülkenin icra mevzuatı uyarınca icra takibine başlanılması halinde alacağın Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli hale geldiği kabul edilebilecek olup söz konusu takiplere başlanıldığı hesap döneminde karşılık ayrılması mümkün bulunmaktadır.
Ayrıca, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, yurt dışından olan alacağınız için 14.12.2015 tarihinde borçlunun mukim olduğu …. dava açıldığı göz önüne alındığında, söz konusu alacağınız için 2015 yılında şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmaktadır.”
17-Hollanda Mukimine Yapılan Franchising Ödemeleri[17]
“Bu hüküm ve açıklamalara göre, "Franchising Sözleşmesi" kapsamında, … firmasına yapılan, satışların belli bir yüzdesi olarak belirlenmiş komisyon niteliğindeki ödemelerin, yurt dışındaki kurumun Türkiye'den elde ettiği gayrimaddi hak bedeli olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, "gayrimaddi hak bedeli" niteliği taşıyan bu ödemeler üzerinden Anlaşmanın 12 nci maddesinin 2 nci fıkrasına uyarınca Türkiye'de %10 oranında vergi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata değişiklik getirdiği durumlarda, Hollanda mukimlerinin Türkiye'de elde ettikleri kazanç ve iratların Anlaşma hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutulabilmesi için, Hollanda yetkili makamlarından mukimlik belgesi almaları ve bu belgenin aslı ile noter veya bu ülkelerdeki Türk Konsolosluklarınca tasdikli bir örneğini, kendilerine yapılan ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapacak vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi durumunda ise ilgili anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümlerimizin uygulanacağı tabiidir.
….Buna göre, yurt dışında yerleşik firmalardan alınan franchise hizmeti KDV ye tabi olduğundan, Şirketiniz tarafından franchise bedeli üzerinden hesaplanan KDV, 2 No.lu KDV Beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu verginin aynı döneme ilişkin 1 No.lu KDV Beyannamesinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.”
18-Vergi Kesintisinin Yapılacağı Tarih[18]:
“İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, üniversitenizin harcama birimleri tarafından yapılan mal ve hizmet alımları ile yapım işleri dolayısıyla hak sahiplerince düzenlenen faturaların ödeme yapılmak üzere muhasebe biriminize geç gönderilmesi nedeniyle faturanın düzenleme ve ödeme tarihleri arasında farklılıkların meydana geldiği belirtilerek, söz konusu ödemeler üzerinden yapılacak olan vergi kesintisinin, faturanın düzenlenme dönemi itibarıyla mı yoksa muhasebe kayıtlarına alınıp ödemenin yapıldığı dönemde mi beyan edileceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
………….Buna göre, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun II sayılı cetvelinde yer alan özel bütçeli kamu idaresi olan üniversiteniz tarafından alınan mal ve hizmetler ile yaptırılan yapım işleri dolayısıyla istihkak sahiplerince düzenlenen hak ediş faturalarının onaylandığı tarih itibarıyla, hesaben ödeme gerçekleşmiş sayılacağından ve istihkak sahiplerine karşı borçlu duruma gelineceğinden, üniversitenizce hak edişlerin onaylandığı tarih itibarıyla vergi kesintisinin yapılarak, kanuni süresi içerisinde muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.”
19-Ek Tasfiyede Mükellefiyet Tesisi-Vergilendirme[19]:
“25.03.2009 ve 25.06.2009 tarihlerinde şirket adına tapuda tescil edilen, ancak şirket aktifinde yer almayan taşınmazların satışının yapılabilmesi için Çankırı 2. Asliye Hukuk Mahkemesince ek tasfiye kararına istinaden şirketinizin ticaret siciline tescil edildiği tarih itibariyle kurumlar vergisi mükellefiyetinizin tesis edilmesi gerekmektedir. Gayrimenkullerin satışı sonucu elde ettiğiniz kazancın ortaklarınıza dağıtılması halinde de dağıtılan kazanç tutarı üzerinden Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin 6 numaralı bendinin (b) alt bendine göre gelir vergisi tevkifatı yapılması ve muhtasar beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, … ve … tarihlerinde şirket adına tapuda tescil edilen, ancak şirket aktifinde yer almayan taşınmazların satışından doğan kazancınızın kurum kazancı olarak vergilendirilmesi gerekmekte olup ticaret sicil kaydı resen silinen şirketinizin, ticari faaliyetinin bulunmaması, söz konusu gayrimenkulleri satmak ve ek tasfiye amacıyla sicile tescil edilmesinden dolayı, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen istisnadan faydalanmanız mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, kurumlar vergisi ödendikten sonra kalan kazancın şirket ortaklarına dağıtılması halinde dağıtılan tutarlar üzerinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi gereğince tavkifat yapılması gerekmektedir.
…Bu çerçevede, Şirket aktifine kayıtlı olmayan dolayısıyla en az iki tam yıl aktifte bulunma şartını taşımayan gayrimenkul satışının KDV Kanununun 17/4-r maddesi kapsamında KDV den istisna tutulması mümkün bulunmamaktadır.
…..Bu itibarla, şirketiniz adına tapuda kayıtlı bulunmasına rağmen aktife kaydedilmeyen gayrimenkullerin … Esas Nolu ve … Karar Nolu … Asliye Hukuk Mahkemesinin ek tasfiye kararına istinaden satışına ilişkin olarak; mahkeme kararına istinaden ticaret siciline yeniden tescil edildiği (şirketin yeniden yükümlülük altına girebildiği ve hak kazandıran işlemlerde bulunmasının mümkün hale geldiği) tarih itibariyle şirketiniz mükellefiyetinin tesis edilmesi, söz konusu gayrimenkullerin maliyet bedeli üzerinden şirket aktifine kaydedilmesi, 2009 ve müteakip yıllarda enflasyon düzeltmesi şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle düzeltme işlemine tabi tutulmaması, satış bedeli üzerinden fatura düzenlenmesi ve satış bedeli ile aktifte kayıtlı değeri (net defter değeri) arasındaki farkın kar ve zarar hesabına geçirilmesi gerekmektedir.”
20-Hediye Çekleri Verilmesinin Vergisel Sonuçları[20]:
“Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketinizin müşterilerine alışverişlerinde kullanılmak üzere hediye çeki vermesi ve müşteriler tarafından bu hediye çeklerinin kullanılması durumunda;
- Verilen hediye çekini müşterinin hediye çekini kazandığı gün aynı alışverişte kullanması halinde; alışverişin toplam bedelinin hasılat olarak, kullanılan çek bedelinin ise pazarlama, satış ve dağıtım gideri olarak,
- Verilen hediye çekini, müşterinin hediye çekini kazandığı günden farklı bir günde kullanması halinde; söz konusu hediye çekinin verildiği günden itibaren nazım bir hesapta izlenmesi ve daha sonra farklı bir günde kullanıldığında da çek bedelini de içeren alışverişin toplam bedelinin hasılat olarak, kullanılan çek bedelinin ise pazarlama, satış ve dağıtım gideri olarak
hediye çekinin kullanıldığı tarihin içinde bulunduğu döneme ilişkin kazancın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, hediye çekinin çeki almaya hak kazanmış kişi dışında başka bir kişi tarafından kullanılması vergi uygulamaları açısından herhangi bir önem arz etmemektedir.
…….. -Satış cirosunu arttırmak amacıyla hediye çeklerinin müşterilere verilmesinde, mal tesliminden söz edilemeyeceğinden KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.
-Müşteriye verilen hediye çeklerinin, hediye çekinin verilmesine esas mal teslimi ile birlikte kullanılması, hediye çeki ile satın alınan mal ve hizmetin hediye çeki verilmesini gerekli kılan mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak aynı faturada yer alması ve ticari teamüllere uygun miktarda olması halinde hediye çeki tutarı iskonto olarak katma değer vergisi matrahı olan bedelden indirilebilir. Müşterilere belirli harcama tutarı karşılığında verilen hediye çeklerinin daha sonraki alışverişlerinde kullanılması halinde, mal teslimi ve hizmet ifasına ilişkin KDV hesaplanması gerekmekte olup, hediye çeki verilmesine esas ilk faturada bu tutarın iskonto olarak dikkate alınması ya da hediye çekine karşılık verilen ürüne ilişkin hesaplanan KDV'nin aynı zamanda indirim konusu yapılması mümkün değildir.
-Çeki almaya hak kazanmış kişi dışında başka kişiler tarafından kullanılmasının KDV uygulaması açısından bir etkisi bulunmamaktadır.
……Buna göre; satış cironuzu arttırmak amacıyla hediye çeklerinin müşterilere verilmesinde mal tesliminden söz edilemeyeceğinden fatura düzenleme zorunluluğunuz bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu teslim karşılığında bilgi amaçlı olarak Vergi Usul Kanununda sayılan belgeler dışında bir belge düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır.”
21-Alt İşveren Adına Ödenen SGK Primleri[21]:
“Öte yandan, 31/05/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun "İşveren, İşveren Vekili, Geçici İş İlişkisi Kurulan İşveren Ve Alt İşveren" başlıklı 12 nci maddesinin altıncı fıkrasında; "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur." hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun "Primlerin ödenmesi" başlıklı 88 inci maddesinin onbirinci fıkrasında da kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarlarının, gelir vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamayacağı, belirtilmiştir.
Bu durumda asıl işveren olarak otel inşaatınızda alt işveren tarafından çalıştırılan işçilere ait ödenmeyen sigorta primlerinin tarafınızdan ödenmesinin yasal bir zorunluluk olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, alt işvereniniz tarafından söz konusu inşaatta çalıştırılan işçilere ait olup bu işverence ödenmemesi nedeniyle anılan Kanunun sorumluluk hükümleri çerçevesinde kurumunuz tarafından ödenen sosyal sigorta primlerinin ödendiği tarihte otel inşaatının maliyetine dahil edilmek suretiyle kurum kazancınızın tespitinde dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.
Ancak kurumunuzca ödenen söz konusu sosyal sigorta primlerinin ilgili firmaya rücu edilmek suretiyle sonradan tahsil edilmesi durumunda ise tahsil edilen tutarın otel inşaatının maliyetinden çıkarılması, otel inşaatının tamamlanmış olması halinde ise tahsil edildiği döneme ilişkin kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, Kurumlar Vergisi Kanununun "Kabul Edilmeyen İndirimler" başlıklı 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi hükmüne göre, söz konusu sigorta primlerine ilişkin gecikme cezaları veya zamlarının kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilebilmesi mümkün bulunmamaktadır.”
22-Sözleşme Devir Bedeli Ödemeleri[22]
“Sağlık Bakanlığı Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından ….. 06.09.2012 tarihinde ihale olunan ve daha sonra adı geçen Adi Ortaklık tarafından İş Ortaklığınıza 07.08.2014 tarihinde devredilen "……"ne ilişkin olarak 07.08.2014 – 06.03.2018 tarihleri arası toplam 44 ay hizmet verecek olan İş Ortaklığınızca ödenen sözleşme devir bedelinin, sözleşmenin kalan süresi olan 44 aya bölünerek maliyet unsuru olarak dikkate alınıp alınmayacağı ve kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilip indirilemeyeceği ………
….Vergi Usul Kanununun 315 inci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak, ……Genel Tebliğleri ile değişik 333 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği eki Amortisman Listesi ile açıklanmış olup, bahse konu Listede "55. Gayri Maddi İktisadi Kıymetler: İmtiyaz hakları (Franchising), patent, formül, dizayn, örnek kalıp, teknik bilgi (Know-how), format, telif hakkı ve benzeri kalemler, lisans, kullanım hakkı ve izni veya devlet kurum ve kuruluşları tarafından verilen diğer haklar (İşletme hakkı gibi) ve bunların benzerleri" bölümü kapsamındaki iktisadi kıymetlerin faydalı ömrü 15 yıl ve normal amortisman oranı %6,66 olarak belirlenmiştir.
Bu bağlamda, somut olayda, esas itibariyle, "……." sözleşmesi ile adi ortaklığa tanınmış bir imtiyazın satış yoluyla devri gerçekleştiğinden, devre konu imtiyaz hakkının gayri maddi hak olarak aktife alınması ve devir bedelinin, anılan listenin (55.) bölümü uyarınca faydalı ömür 15 yıl ve normal amortisman oranı %6,66 dikkate alınarak itfa edilmesi icap etmektedir.
Ancak, şirketinizce devir alınacak (5 yıl 6 aylık süreden kalan 44 ay için) imtiyaz hakkı 15 yıllık faydalı ömür süresinden daha kısa bir süreyi kapsaması nedeniyle, söz konusu hak bedelinin hakkın geçerli olduğu sürenin inhisar ettiği hesap dönemlerinde “eşit yüzdeler halinde” itfa olunması gerekmektedir.”
23-İfraz İşleminin Taşınmaz Satışından KDV Ve Kurumlar Vergisine Etkisi[23]:
“ Buna göre, 1954 yılında kurulmuş olan çimento fabrikanıza ait arazinin bulunduğu bölgenin sanayi imarının, Şirketinizin talebi olmaksızın, re'sen ……… Belediye Meclisi tarafından konut ve ticari imara dönüştürülerek ifraza tabi tutulmuş olması halinde, çimento fabrikanızın üzerinde kurulu olduğu taşınmazın ifraz işlemine tabi tutulması sonucu ortaya çıkan yeni parsellerin satışı, taşınmaz ticaretiyle uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulunan değerlerin satışı kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, taşınmaz ticaretiyle uğraştığınızı gösterecek başka faaliyetlerinizin olmaması ve diğer şartları da sağlamanız kaydıyla bu satıştan kaynaklanan kazancınız için Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesindeki istisnadan yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.
…Bu çerçevede, ….ortaya çıkan yeni parsellerin satışı işleminin taşınmaz ticareti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, satış işleminin diğer şartları taşıması kaydıyla Kanunun 17/4-r maddesi hükmünden faydalanmasında mevzuata aykırı bir husus bulunmamaktadır.”
24-Emtiaların İmhası[24]:
“Emsal bedelle değerlenecek emtianın maliyetinin satış fiyatına göre düşüklük göstermesi, ekonomideki dalgalanmalar dışında işletmenin deneme üretimi veya ilk kez pazara sunduğu bir mal nedeniyle maliyetinin rakiplerinin satış fiyatının üstünde oluşmasından kaynaklanması halinde de, mükellef dilerse emsal bedeli (maliyet bedeli esası dışında) ile stoklarını değerleyebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, değerleme gününde stoklarda bulunan emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedellerinin % 10 ve daha fazla bir düşüklük göstermesi halinde, dönem sonu stoklarını emsal bedeli ile değerlemek isteyen şirketinizin emtianın maliyet bedelinin piyasadaki o mala ilişkin genel fiyat düzeyinin altında kaldığını ispatlaması halinde konunun takdir komisyonunca değerlendirilmesi mümkündür.
Diğer taraftan, Vergi Usul Kanununun 278 inci madde hükmü yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden veyahut bozulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak, paslanmak gibi sebeplerle değeri düşen emtianın takdir komisyonunca tespit edilecek değerinin karşılık ayrılmak suretiyle kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınmasına ilişkin olup, geçmiş sezonlara ait ürünlerin demode olması ve marka değerini korumak adına satışının mümkün bulunmaması nedeniyle imha edilme işleminin anılan madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu çerçevede; geçmiş sezonlara yönelik olarak stoklarınızda yer alan ve yurt içinde satışı mümkün olmayan ürünlerin Fransa'da mukim ilişkili firmaya satış işleminin karşılaştırılabilir koşullar altında değerlendirilerek, söz konusu işleme ilişkin bedellerin emsallere uygun olarak belirlenmesi ve emsal bedelin tespitinde 13 üncü maddede ve anılan Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde işlemin mahiyetine en uygun yöntemin kullanılması gerekmektedir.
Söz konusu ürünlerin ilişkili kişiye satış bedelinin emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilmesi durumunda, kazancın transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılacağı tabiidir
Diğer taraftan, geçmiş sezonlara ait ürünlerin demode olması ve marka değerini korumak adına satışının mümkün bulunmaması nedeniyle imha edilme işleminin Vergi Usul Kanununun 278 inci maddesi hükmü kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından imha edilen ürünlere ilişkin maliyet ve giderlerin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, geçmiş sezonlara ait modası geçmiş olan ve sadece marka değerini korumak amacıyla satışı yapılamayan ürünlerin maliyet bedeli üzerinden belirli oranlar uygulanmak suretiyle hesaplanan düşük bedelle ……….. markasının sahibi olan Fransa mukimi ………. şirketine, KDV Kanununun 11/1-a maddesi ve ilgili Tebliğde belirtilen açıklamalara uygun olarak gönderilmesinin ihracat kapsamında değerlendirilmesi mümkün olup, bu kapsamda iade alınabilecek KDV tutarının ise ihracat bedelinin %18'ini aşmaması gerekmektedir.
Öte yandan, fiilen kullanıma uygun olmakla birlikte modası geçmiş olduğundan imha edilen mallar, KDV Kanununun 30/c maddesine göre zayi olan mal kapsamında değerlendirilmekte olup, bunlara ilişkin yüklenilen KDV'nin indirim hesaplarından çıkarılacağı tabiidir.”
25-Yurtdışı Şubenin İflasında Tahsil Edilemeyen Alacağın Durumu[25]:
“Her türlü resmi ve özel inşaatlarla ilgili ihalelere katılmak, konut, ticarethane, işyerleri, sosyal tesisler, otel, motel, tatil köyü ve buna benzer turistik tesislerin yapım işleri ile iştigal eden şirketinizin, bu faaliyeti yurtdışında da gerçekleştirebilmek amacıyla Hırvatistan'da ayrı bir tüzel kişilik olarak kurulan, yurtdışında vergilendirilen, muhasebesi yine yurtdışında şubenin kendi bünyesinde tutulan ve Türkiye'de konsolidasyona tabi tutulmayan şubenizin iflas ettiği belirtilerek, Hırvatistan'daki şubenizden tahsil edilemeyen ticari alacak niteliğinde olmayan alacağın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınıp alınamayacağı hususunda bilgi talep edildiği …..
Bu tanımlamadan anlaşılacağı üzere, bir ticari işletmenin şube veya şubeleri söz konusu olduğu durumlarda merkez-şube ayrımı gündeme gelmektedir. Ticari işletmenin merkezi, işletmenin düzenli ve sürekli bir idari yapılanma içinde ticari faaliyetlerini sürdürdüğü, karar organlarının bulunduğu yerdir. Buna karşın şube, merkez dışında bir yapılanma olup, merkeze bağlı olma, dış ilişkilerde bağımsızlık, yer ve yönetim ayrılığı ögelerine sahip bulunan ayrı iş yerleridir. Bu bakımdan şube, ticari işletmenin bir parçası olarak, merkeze bağlıdır ve bu nedenle şube ile merkezin aynı gerçek veya tüzel kişiye ait olması gerekir. Bu bağımlılık nedeniyle şubenin merkezden ayrı bir işletme politikasından söz edilemez ve şubenin kâr ve zararı merkeze aittir. Dolayısıyla şube aracılığıyla elde edilen hakların ve üstlenilen borçların gerçek sahibi de, şube değil işletmenin kendisidir.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şubenin bütün hak ve borçlarının gerçekte merkeze ait bulunması hususu dikkate alındığında, merkezle şube arasında ticari mahiyette olup olmamasına bakılmaksızın ortaya çıkan alacak ve borç ilişkileri nedeniyle şüpheli alacak veya değersiz alacak hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır
Dolayısıyla, Hırvatistan'daki şubenizden tahsil edilemeyen ve ticari alacak niteliğinde olmayan alacağın kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”
26-Taşınmazın Şuyulandırma İşlemleri[26]:
“Kayıtlarınızda 2.500 m² olarak yer alan arsanın şuyulandırılması sonucu 2.836 m² olduğu, ……. Belediyesinin şuyu uygulaması sonucu parselinizdeki arsanızdan 602,52 m²'nin komşu parseldeki arsaya, bu parseldeki arsadan da 863,36 m²'nin kendi arsanıza geçtiği, üzerinde işyerlerinizin bulunduğu bu arsalar için aranızda anlaşarak herhangi bir bedel talep etmeden tapuda devrederek söz konusu arsaları değiştirmek istediğinizi belirterek…..
…Medeni Kanunun 705 inci maddesinde; "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır." denilmiştir.
Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre; taşınmazınızın şuyulandırmaya bağlı olarak başka taşınmazlarla değişimi işleminin elden çıkarma olarak değerlendirilmesi ve söz konusu işlem dolayısıyla elden çıkarılan taşınmazların emsal bedeli ile aktifinizde kayıtlı maliyet bedeli arasındaki farkın tamamının “takas işlemi tarihi itibariyle” kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Öte yandan, bu kazancınızın Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde düzenlenen istisna uygulamasına konu edilemeyeceği tabiidir.
Mezkur Kanunun 267 nci maddesinin birinci fıkrasında emsal bedel, "Gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir." şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre,
- Bedelsiz olarak takas edilen arsadan kayıtlarınızda bulunan ve teslim ettiğiniz kısım için tarafınızca teslim tarihinden itibaren 7 gün içinde emsal bedel üzerinden fatura düzenlenmesi,
- Devraldığınız kısım için ise, teslim eden tarafın mükellef olması durumunda teslim tarihinden itibaren 7 gün içinde emsal bedel üzerinden tarafınıza fatura düzenlenmesi,
- Teslim eden tarafın mükellefiyetinin bulunmaması durumunda da emsal bedel üzerinden tarafınızca teslim eden taraf adına gider pusulası düzenlenmesi gerekmektedir.”
27-Kar Üzerinden Yapılan Bağışlarda Stopaj Konusu[27]:
“- Şirketinizin sosyal sorumluluk faaliyetleri kapsamında çeşitli kamu kurumları, okullar, dernekler ve vakıflara ayni ve nakdi bağış yaptığı,
- Şirketin genel kurul toplantısında, 2016 yılına ait dönem karından kanun ve ana sözleşme gereği yasal miktarlar ayrıldıktan sonra dağıtılabilecek net karın azami %10'unun bağış ve yardım olarak dağıtılmasına karar verildiği,
- Bu karara göre, 2017 yılında gerçekleştirilen bağış ve yardımların bir kısmının kurum kazancı ile ilişkilendirilmeksizin "570. Geçmiş Yıl Karları" hesabında takip edilen 2016 yılı karına mahsup edileceği
belirtilmiş olup, 2016 yılı karından bağış ve yardım olarak dağıtılacak tutarlar üzerinden vergi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı ve yapılacaksa tevkifat oranının ne olacağı hususunda Başkanlığımız görüşü sorulmuştur.
……….. Buna göre, “570. Geçmiş Yıl Karları” hesabında takip edilen kar paylarının, bağış yoluyla veya her ne adla olursa olsun işletmeden çekilmesi halinde, kar dağıtımının yapıldığı tarihteki ortaklarınızın hukuki kişiliğine göre kar payı dağıtımına bağlı stopaja tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca bu tutarların, kurum kazancının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınamayacağı da tabiidir.”
28-Genel Teşvikin Bölgesel Teşvike Çevrilmesinde İndirimli Kurumlar Vergisi Uygulaması[28]:
“…………Genel teşviklere yönelik olarak düzenlenmiş 26.02.2015 tarihli yatırım teşvik belgesinin, 19.10.2017 tarihli teşvik belgesiyle revize edildiği ve indirimli kurumlar vergisi desteğini de içeren bölgesel yatırım teşvik belgesine çevrildiği hususu dikkate alındığında, teşvik belgesindeki yatırıma başlama tarihi olan 12.01.2015 ile 19.10.2017 tarihleri arasında yapılan yatırım harcamalarının da indirimli kurumlar vergisi uygulaması kapsamında yatırıma katkı tutarının hesabında dikkate alınması mümkündür.
- Ekonomi Bakanlığınca 19.10.2017 tarihi itibarıyla revize edilmiş yatırım teşvik belgesiyle birlikte indirimli kurumlar vergisi uygulamasına hak kazanılacak olması nedeniyle, 19.10.2017 tarihinden sonra yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde ettiğiniz kazançlar ile yatırımın tamamen veya kısmen işletilmesinden elde edilecek kazançlarınıza indirimli kurumlar vergisi uygulanabilecektir.”
29-Tamamlama Vizesi Yapılan Yatırımın Kiraya Verilmesinde İndirimli Kurumlar Vergisi Uygulaması[29]:
“İlgide kayıtlı özelge talep formunda, 2012/3305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre düzenlenen yatırım teşvik belgesi kapsamında yapacağınız okul yatırımının tamamlama vizesi gerçekleştirildikten sonra okulun şirketinizce işletilmeyip kiraya verileceği belirtilerek, bu durumda indirimli kurumlar vergisi uygulamasından faydalanılmasının mümkün olup olmayacağı konusunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
… Tamamlama vizesi yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın beş yılını doldurmamış makine ve teçhizatın yatırımın bütünlüğünün bozulmaması kaydıyla veya bütünü ile birlikte;
a) Teşvik belgeli bir başka yatırım için devri,
b) Teşvik belgesi olmayan bir başka yatırımcıya satışı,
c) İhracı,
ç) Kiralanması
Bakanlığın iznine tabidir."
hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, yatırım teşvik belgesine konu olan okul yatırımınızın tamamlanmasını müteakip şirketiniz tarafından kiraya verilmesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 32/A maddesi uyarınca indirimli kurumlar vergisi desteğinden yararlanılması açısından engel teşkil etmemekte olup, “gerekli izinlerin alınması”, Yatırım Teşvik Belgesinde "Vergi İndirimi" satırına yer verilmiş olması, sahip olunan yatırım teşvik belgesinin yararlanılacak destek unsurları yönünden geçerliliğini koruması ve genel esaslar çerçevesinde ilgili mevzuatta belirtilen koşulların aynen yerine getirilmesi kaydıyla, şirketiniz tarafından inşa edilen okulun kiraya verilmesinden elde edilecek kazancınıza indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkün bulunmaktadır.”
30-2015 ve 2016 Yıllarına İlişkin Vergi İndirimi Uygulaması[30]
“İlgide kayıtlı özelge talep formu ve eklerinin incelenmesinden, şirketinizin 10.07.2015 tarihli ve ….. sayılı müracaatı üzerine Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde yapacağı ….. konulu tevsi yatırımına 15.06.2012 tarihli ve 2012/3305 sayılı Karara istinaden, bölgesel destekleri ihtiva eden ….. tarihli ve ……. sayılı yatırım teşvik belgesi düzenlendiği, yatırımın başlama tarihinin 10.07.2015 ve bitiş tarihinin ise 10.07.2018 olduğu belirtilmiş olup, 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda 2016/9139 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile yapılan düzenlemelerin 05.10.2016 tarihinde yürürlüğe girmesi sebebiyle söz konusu yatırım teşvik belgesinin yatırıma başlama tarihi olan 10.07.2015 tarihinden değişiklik kararının yürürlüğe girdiği tarih olan 05.10.2016 tarihine kadar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara, toplam yatırıma katkı tutarının %80'i oranında indirimli kurumlar vergisi uygulanıp uygulanamayacağı hususunda Başkanlığımız görüşünün talep edildiği anlaşılmıştır.
…. Öte yandan, 2016/9139 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Kararın 4 üncü maddesiyle 2012/3305 sayılı Kararın 15 inci maddesinin beşinci fıkrası "Bu maddeye göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının yüzde seksenini geçmemek üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlarına indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilir." şeklinde değiştirilmiştir.
…Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar doğrultusunda, 2012/3305 sayılı Karara göre düzenlenmiş yatırım teşvik belgeniz kapsamında 10.07.2015 tarihinde başladığınız ve halen devam etmekte olan yatırımınıza ilişkin olarak, 2012/3305 sayılı Kararın 15 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen oranlara göre hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirdiğiniz yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının yüzde seksenini geçmemek üzere yatırım dönemi içinde yer alan 2016 ve izleyen hesap dönemlerinde diğer faaliyetlerden elde ettiğiniz kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması mümkün bulunmaktadır.
Öte yandan, yatırımınıza başladığınız 2015 hesap dönemi içinde diğer faaliyetlerden elde ettiğiniz kazançlara 2015/7496 sayılı Karar ile 2012/3305 sayılı Karara eklenen geçici 5 inci maddede yer alan oran dikkate alınarak indirimli kurumlar vergisi uygulanabileceği tabiidir. “
Yazar-Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir (Sworn In CPA), Bağımsız Denetçi (Independent Auditor), Vergi Bölüm Başkanı (Head Of Tax, Genel Müdür Yardımcısı (Vice President), Mali İşler Koordinatörü (CFO-Genel Müdür Yardımcısı), E. Hesap Uzmanı (F. Tax Inspector)
Aslen Konya'lı olan ÇAKMAKCI, 1982 yılında Ankara’da doğdu. 1999 yılında Gazi Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nu (İngilizce) bitirdi ve 2004 yılında Gazi Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl yapılan Hesap Uzmanları Kurulu giriş sınavında başarılı olmak suretiyle Hesap Uzman Yardımcılığı’na atandı. 2008 yılında yapılan yeterlik sınavında başarı göstererek üçlü kararname ile Hesap Uzmanlığı görevine atanmış ve büyük hacimdeki inşaat, turizm, çelik konstruksiyon, konfeksiyon, ticaret, altın ticareti (mücevherat), hizmet sektörü, telekominikasyon, sigorta, kağıt üretimi, elektrik, gayrimenkul alım satımı vb alanlarda üst düzey vergi incelemeleri, karapara soruşturmaları ve bilimsel konularda çalışmalar yaptıktan sonra, 2010 yılında bir Kurumun Mali İşler Koordinatörlüğü (CFO)’ne ve ilişkili bir şirketin Genel Müdür Yardımcılığı’na atanmıştır. 2012 yılında ise akaryakıt dağıtım ve bayilik, inşaat, sigorta, hastane, üniversite gibi konularda faaliyette bulunan bir şirkette Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmıştır. Bir Yeminli Mali Müşavirlik şirketinde 2 yıl Vergi Bölüm Başkanı (Head Of Tax) olarak görev yaptıktan sonra TaxAuditingYMM Bağımsız Denetim Kurucu Ortağı olarak görev yapmaktadır.
Bulgaristan, BAE-Dubai, Rusya, Hollanda, Fransa gibi pekçok ülke mevzuatlarında önemli bilgi ve deneyimleri bulunan ÇAKMAKCI, tüm müşterilerini yurtdışına taşıyarak şirketlerimizin uluslararası başarılarına önemli düzeyde katkı sağlamaktadır. Halen, havalimanı inşaatleri, mobilya, duvar kağıdı, imalat sektörü, akaryakıt dağıtım ve bayileri, banyo ve mutfak sektörü, uluslararası taşımacılık, ayakkabı, konaklama sektörü, beton, pazarlama, ulaşım, yıllara sari inşaat, özel ve kat karşılığı inşaat gibi 80 den fazla şirkete danışmanlık, denetim, ve tam tasdik hizmeti sunmaktadır.
Yabancı dili İngilizce olup, iyi derecede İngilizce bilmektedir. KPDS, IELTS gibi sertifkalara sahip olmakla beraber 2 yıl Wall Strett English Enstitü'de yabancı dil eğitimi almıştır. Evli ve bir oğlu bulunmaktadır.
Yeminli Mali Müşavir-YMM (Sworn In CPA) ve Bağımsız Denetim (Independent Auditor) Sertifikalarına sahiptir. Beşiktaş Jimnastik Kulubü (BJK) Kongre Üyesi, İstanbul YMM Odası Üyesi, Konyalılar Derneği Denetim Kurulu Üyesi ve Konsiad ile diğer bazı Derneklerin üyesidir.
Ekonomi, özelleştirme, UFRS, vergi hukuku, ticaret hukuku, yükseköğretim mevzuatı gibi çeşitli hukuki alanlarda yazılmış ve ulusal yayın yapan dergilerde yayımlanmış yaklaşık 200 adet makale ve sirkülerleri ile mali konularda çeşitli sunum/seminer çalışmaları bulunmaktadır. Vergi yargısı alanında önemli çalışmaları mevcuttur. Özelleştirme Uygulamalarının Vergi Gelirleri Üzerine Etkisi” (HUK Yayımlanmamış Tez) konusunda tez çalışması; “Vakıf Üniversitelerinin Mali Sorunları “ (Seçkin Kitabevi 2012), “Akaryakıt Sektörü Vergi Ve Mali Hukuk Uygulamaları” (Seçkin Kitabevi 2013), "Konu Ve Sektör Bazlı Vergi Sorunları" (Legal Yayıncılık 2016 ) üzerine yazılmış kitapları bulunmaktadır. Çok sayıda belli hacimdeki şirketlere ve gerçek kişilere denetim ve danışmanlık hizmeti vermektedir. Uzmanlık çalışmaları arasında özetle;
Vergi Danışmanlığı Ve Denetimi, KDV ve ÖTV İadesi, Vergi Planlaması, Uluslararası Vergi Planlaması, Vergi (Diğer Mali Hukuk) Danışmanlığı, Vergi İnceleme Danışmanlığı, Bölünme, Birleşme, Tür Değiştirme, Devir Gibi Şirket Yeniden Yapılandırma Ve Yeni Ortaklık Yapıları Oluşturmak, Şirket Değerlemesi, UFRS/Bağımsız Denetim, Transfer Fiyatlandırması, Fiscal Due Diligence, Hisse Satın Alma Anlaşmaları, İç Denetim, Özel Denetim, Teşvik Belgesi Alınması.
[1]Makale konularını yazıldığı dönem dikkate alınarak güncel mevzuat açısından değerlendirmenizi rica ederiz. Gerekli olması halinde konunun spesifik boyutları da dikkate alınarak bir uzmana danışmakta yarar olduğu düşünülmektedir. Makalenin Tüm Hakları Şirketimize ve Yazarına Aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz, kopyalanamaz, amacı dışında ve atıf yapmadan kullanılamaz. Aksi takdirde derhal yasal işlem yapılacaktır. Soru, görüş, öneri ve değerlendirmelerinizi aşağıdaki iletişim adreslerine iletmenizi rica ederiz:
Adres: İstanbul Merkez Ofis 1 (YMM Hizmetleri): Divan Recidence Basın Ekspres Yolu Bağlar Mahallesi Mimar Sinan Sokak No: 35 Kat: 6 Daire:72 Bağcılar-GÜNEŞL-İSTANBUL
Bağımsız Denetim Hizmet Ofisi: Basın Ekspres Yolu Mahmutbey Mah. Taş Ocağı Cad. Ağaoğlu My Office 212 Kat:20 Daire: 336 Bağcılar-İSTANBUL
Tel : GSM(İş):(0505) 680 42 54-(0552) 212 09 80
:(0212) 554 24 37
Faks :(0212) 554 24 37
Mail :taxauditingymm@gmail.com
:alicakmakci99@gmail.com
[1] Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı, 11.05.2018/50426076-125[19-2018/20-338]-E.40419
[2] İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, 10.05.2018/ 84098128-125[32-2018/4]-E.204105
[3] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 24.04.2018/ 64597866-125.08-9661
[4] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 11.04.2018/ 64597866-125[19]-8802
[5] Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığı, 04.04.2018/ 30094508-125[2018/1.2]-E.8068
[6] Adana Vergi Dairesi Başkanlığı, 02.04.2018/ 19341373-125[ÖZELGE-2018/1]-E.53937
[7] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.03.2018/ 62030549-120[94-2015/203]-268414
[8] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.03.2018/ 62030549-125[19-2015/298]-268217
[9] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı, 08.03.2018/38418978-125[12-16/1]-102776
[10] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 15.02.2018/ 62030549-120[42-2014/228]-158888
[11] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 30.01.2018/ 62030549-125[10-2016/486]-98638
[12] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 29.01.2018/ 62030549-125[6-2015/193]-93761
[13] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[6-2016/28]-93754,
[14] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 26.01.2018/ 62030549-125[6-2015/296]-92920
[15] Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı, 16700543-125[17-515-80]-57752,
[16] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[6-2015/356]-881164,
[17] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[30-2016/166]-852406
[18] Kocaeli Vergi Dairesi Başkanlığı, 93767041-120.01.02.11[3890052684]-E.107660
[19] Çankırı Valiliği Defterdarlık Gelir Müdürlüğü, 19208162-125-6341
[20] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[6-2014/303]-45239
[21] Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı, 49327596-125.06[KVK.2017.ÖZ.4] - 6168
[22] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı, 38418978-125[6-15/2]-9097
[23] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[5-2016/417]-335325
[24] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 39044742-KDV.29-235,
[25] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[6-2015/86]-266587
[26] Malatya Vergi Dairesi Başkanlığı, 37538499-125[5-2015-7]-53748
[27] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[10-2017/409]-248254
[28] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 64597866-125[32/A]-4841
[29] Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı, 17192610-125[ÖZG-17/14] - 46
[30] Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı, 50426076-125[32/A-2017/20-314]-782