İşi ve işverenlerimiz arasındaki iş ilişkisi sonlandığında dava şartı olarak arabulucuya başvurma şartı getirilmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda olası bir anlaşma karşısında işçiye yapılacak ödemelerin vergilendirilmesinde bazı hususlar ihtilaf yaratabilmektedir. 
Temel kural olarak arabuluculuk süreci sonunda uzlaşılan tutarın işçiye ödenmesi durumunda, işçiye yapılan ödeme kalemlerinin belirlenerek her bir ödeme kalemi bazında yapılan ödemelerin vergiye tabi tutulup tutulmayacağının değerlendirilmesi daha uygun olacaktır. Yapılan ödeme kalemi ile ilgili olarak mevzuatta bir istisna hükmü yer almıyorsa yapılan ödeme tutarının brütleştirilerek gelir vergisi kesintisine tabi tutulması uygun olacaktır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun "Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında da "Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." hükmü yer almaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 20 nci maddesinde, ş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir…"

 

Aynı Kanunun 21 inci maddesinde ise "İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur."

7036 sayılı Kanun'un 24. maddesine göre, "Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır."

hükümlerine yer verilmiştir. 306 seri no.lu  Gelir Vergisi Tebliğinin "Tazminat Ödemelerinde İstisna Uygulaması" başlıklı dördüncü bölümünün 9 uncu maddesinde,

 

"(1) 7162 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yapılan değişiklik ile hizmet erbabına ölüm, engellilik ve hastalık gibi durumlarda ödenen tazminat ve yardımlara uygulanan gelir vergisi istisnası aynen korunmuş, gelir vergisinden istisna edilen işsizlik nedeniyle verilen tazminatlar ile işe başlatmama tazminatlarının hangi tazminatlar olduğuna açıklık getirilmiştir.

 

(2) 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendine göre hizmet erbabına;

 

a) Ölüm, engellilik ve hastalık gibi durumlarda ödenen tazminat ve yardımlar,

 

b) 4447 sayılı Kanun uyarınca ödenen işsizlik ödeneği,

 

c) 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre ödenen işe başlatmama tazminatları,

 

gelir vergisinden istisnadır.

(3) 4447 sayılı Kanun uyarınca sigortalı işsizlere Kanunda belirtilen şartları taşımaları halinde işsiz kaldıkları dönem için yine Kanunda belirtilen süre ve miktarda yapılan işsizlik ödeneği ödemeleri ile 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre, işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işverenin bir ay içinde işe başlatmadığı durumda, işçiye, en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında ödenen tazminat istisna kapsamındadır.

(4) 4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine göre, arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların, işçinin işe başlatılmaması konusunda anlaşmaları halinde, iş sözleşmesi feshedilen hizmet erbabına en çok sekiz aylık ücreti tutarında ödenen işe başlatmama tazminatları da istisna kapsamındadır.

 

 (5) Karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar ise 193 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde düzenlenen istisna kapsamında olmayıp, aynı maddenin birinci fıkrasının 27/3/2018 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanunla değişik (7) numaralı bendi kapsamında değerlendirilecektir."

 

açıklamalarına yer verilmiştir.

Özetle;  

-4857 sayılı Kanunun 21 inci maddesine istinaden, gerek mahkeme kararına istinaden hükmedilen gerekse arabuluculuk sözleşmesine göre ödenen ve işçinin sekiz aylık ücretini geçmeyen işe başlatmama tazminatları, 193 sayılı Kanunun 25 / (1) numaralı maddesinin değişiklik öncesi ve sonrası hükümleri kapsamında gelir vergisinden istisnadır. İşveren tarafından işçiye yapılan işe başlatmama tazminatlarında istisna tutarı  olarak, iş sözleşmesinin geçersizliğine karar veren mahkeme veya özel hakemin kararında belirtilen tutarın dikkate alınması gerekmektedir. Mahkeme ya da özel hakem kararı olmaksızın işveren tarafından işçiye yapılan işe başlatmama tazminatlarında herhangi bir istisna hükmü uygulanmaması, diğer bir ifade ile yapılan ödemenin gelir vergisi kesintisine tabi tutulması gerekmektedir.

cret mahiyetinde bulunan, ihbar tazminatıboşta geçen süreye karşılık olarak yapılan ödemeler ile fazla mesai ödemesi üzerinden ise tevkifat yapılması gerektiği tabiidir. İhbar tazminatı ise, işçinin işten haber verilmeksizin veya ihbar süresi bitiminden önce çıkarılması durumunda işveren tarafından işçiye ödenmesi gereken tazminattır. Arabuluculuk sözleşmesine istinaden işveren tarafından işçiye yapılan ihbar tazminatı ödemelerinde ihbar tazminatı için herhangi bir istisna hükmü yer almadığından yapılan ödeme tutarının brütleştirilerek vergi kesintisine tabi tutulması uygun olacaktır.

-Kıdem tazminatları ise yasal sınırları aşılmadığı sürece gelir vergisinden istisna olacaktır. Arabuluculukla ödenmiş kıdem tazminatı, çalışanın kıdem süresine karşılık olarak kıdem tavanı gözetilerek hesaplanmış tutarı, gelir vergisinden müstesna olacaktır. Fakat kıdem tazminatı olarak belirlenmiş tutar çalışanın gerçek kıdem tazminatını aşan miktarda ise, aşan kısmı vergilendirilmelidir.

Yukarıdaki ödemelerden Damga Vergisi kesileceği aşikardır. 

Vergilendirme dönemi açısından da, 166 GVK Genel Tebliğinde bazı açıklamalar bulunmaktadır. Bu nedenle ücretin elde edildiği yani mahkeme kararı ve kesinleşen arabulucu tutanağının isabet ettiği dönemde bize göre beyan konusu edilmesi gerekmektedir. Tebliğe göre de toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uzaması ve sözleşmenin sonraki takvim yılında imzalanması veya sözleşme aynı yılda imzalanmakla beraber sözleşmeden doğan farkların müteakip takvim yılında tahakkuk ettirilerek ödenmesi halinde, toplu sözleşmeden doğan farklar, tahakkuk ve ödemesinin yapıldığı yılın ücreti olarak kabul edilmek suretiyle vergilendirilecektir. 

Evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler de ücret kanuna göre ücret sayılmaktadır.

Mahkeme veya arabulucu kararı/anlaşması kapsamında yapılan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti (mesai), izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti gibi ödemelerin  ödemenin yapıldığı dönemde kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır. Ayrıca, mahkeme kararına istinaden ödenen faiz, vekalet ücreti ve mahkeme masrafı tutarlarının Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde gider olarak kayıtlara alınabilecektir. 

Ödemelerin hak sahibine geç ödenmesi nedeniyle ödenen faizlerin ücret olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmamakta olup, faiz ödemeleri Gelir Vergisi Kanunu uygulamasında alacak faizi niteliğinde olduğundan, tevkif yoluyla vergilendirilmeyen bu ödemelerin elde edenlerce Gelir Vergisi Kanununun 85 ve 86 ncı maddeleri uyarınca menkul sermaye iradı olarak yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir.

Tarafların üzerinde bir dava açılmamak üzere anlaştığı alacak miktarını içeren, ilam niteliğinde olabilen arabuluculuk anlaşma belgesine istinaden Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi nezdinde “Vazgeçilen Alacak”, 324. maddesi nezdinde de “Değersiz Alacak” işlemi bize göre yapılabilir.

SGK Genel Yazısında ise;

işçinin iş sözleşmesinin fesih tarihi işverence işçinin işten çıkartıldığı tarih olduğundan ve işçiye işe başlatmama tazminatı ile en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer haklarının ödenmesi söz konusu olmayacağından, iş akdinin feshinden sonraki süre için işverenin Sosyal Güvenlik Kurumuna aylık prim ve hizmet belgesi/muhtasar ve prim hizmet beyannamesi verme yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Ancak 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununa göre, işçilerle işverenler arasında hizmet akdinden, toplu iş sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının kesin olarak çözüme bağlanması görev ve yetkisi iş mahkemelerinde olduğundan, arabuluculuk belgesinin imzalandığı tarihten sonra iş akdinin feshinin geçersiz olduğuna dair mahkeme tarafından karar verilmesi halinde, her ne kadar arabuluculuk sözleşmesinde farklı bir karar alınmış olsa bile geçersiz sebeple yapılan feshin sonuçlarına göre işlem yapılacaktır.”

Buradan da anlaşılacağı üzere, arabuluculuk sürecinde işveren ve işçinin anlaşarak gerçekleştirdiği boşta geçen süre ücreti için aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmesine gerek yoktur. Fakat dava sonucu iadesine karar verilmiş kişiler için çalışanın boşta geçen süre primleri SGK’ya verilmelidir.

WeCreativez WhatsApp Support
ADEN YMM