AR-GE FAALİYETLERİNİN İKTİSADİ ÖNEMİ VE KONU HAKKINDAKİ HUKUKİ DÜZENLEMELER-2013
Ali ÇAKMAKCI[1]
Dr. Başak Çakar DALGIÇ[2]
I-GİRİŞ:
İşletmeler açısından rekabet olgusu küresel iktisat akımları neticesinde yerel platformlardan uluslararası platformlara taşınmıştır. Günümüzde çokuluslu işletmeler çığ gibi büyürken, yaşanan bu gelişmelere ayak uyduramayan birçok işletmenin finansal anlamda rekabet dezavantajına uğradıklarına, bu değişimlere kapalı ülkelerin de benzer şekilde önemli finansal sorunlarla karşı karşıya kaldıklarına şahit olmaktayız. Küresel ekonomide yaşanan bu gelişmeler, yerel işletmelerin, bu değişimlere ayak uydurmalarının geçerli ve zorunlu gerekçelerini de beraberinde getirmiştir. Uluslararası arenada yaşanan bu rekabetin liberal ekonomi düzeni içerisinde bulunan ve gelişmekte olan ülkelerin endüstrilerine oldukça fazla zararlar verdiği herkesçe bilinen bir gerçektir.
Dünya ekonomisinde yaşanan bu değişimler karşısında, özellikle gelişmekte olan ülkelerin yerli sermayelerinin yenilikçi ve nitelikli çalışmalar yaparak ayakta kalmaları zorunlu hale gelmiştir. Sonuç itibariyle, bu gelişmeler sonucu her ülke, özellikle kendi yerli sermayesini üretim ve yatırım alanlarında tutabilmek için çeşitli hukuki düzenlemeler ortaya koymakta ve yeni ürün ve hizmetlerin ortaya çıkmasına destek olmaktadır. Uluslararası ve ulusal düzeyde yaşan rekabete dayalı olarak desteklenen faaliyetler sonucu ortaya çıkan ürün ve hizmetler hiç kuşku yok ki, bir tür itici güç olarak bu firmaların rekabetçi yapılar kazanmasına katkıda bulunacağı gibi, bu nitelikli ürün ve hizmetleri kullanan kişi ve kuruluşların refah düzeyinde de oldukça önemli düzeylerde artışlar sağlayacağı tartışmasızdır.
Türkiye’de de konu hakkında benzer şekilde çalışmalar yapılarak, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) ve Kurumlar Vergisi Kanunu(KVK)’nda Ar-Ge faaliyetlerinin teşvikine yönelik olarak yasal düzenlemeler ihdas edilmiştir. GVK’nun 89’uncu ve mülga 5422 sayılı KVK’nun 14’üncü maddelerinde mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 40'ı oranında hesaplanacak "Ar-Ge İndirimi"nin gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde kazançlarından indirebilecekleri düzenlenmiştir. 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesinde de benzer uygulama devam ettirilerek, mükelleflerin Ar-Ge faaliyetleri çerçevesinde yaptıkları harcamalar üzerinden hesaplayacakları Ar-Ge indiriminden faydalanması esası kabul edilmiştir.
Ar-ge teşviklerine ilişkin vergi kanunlarında yer alan hükümler ihtiyacı yeteri kadar karşılayamadığından, konu hakkında daha kapsamlı bir çalışma gerekmiştir. Bu suretle, Ar-Ge ve yenilik yoluyla ülke ekonomisinin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulması için teknolojik bilgi üretilmesini, üründe ve üretim süreçlerinde yenilik yapılmasını, ürün kalitesi ve standardının yükseltilmesini, verimliliğin artırılmasını, üretim maliyetlerinin düşürülmesini, teknolojik bilginin ticarileştirilmesini, rekabet öncesi işbirliklerinin geliştirilmesini, teknoloji yoğun üretim, girişimcilik ve bu alanlara yönelik yatırımlar ile Ar-Ge’ye ve yeniliğe yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişinin hızlandırılmasını, Ar-Ge personeli ve nitelikli işgücü istihdamının artırılmasını desteklemek ve teşvik etmek amacıyla 12.03.2008 tarih ve 26814 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5746 sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun” ihdas edilmiştir. Bahsi geçen Kanun ile ülkemizin ar-ge çalışmalarında daha etkin, etkili ve verimli sonuçlar elde etmesi amacıyla bazı indirim, istisna, teşvik ve destekler sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, bu Kanun ile GVK ve KVK kapsamında yukarıda ifade ettiğimiz teşvikler ise değiştirilmiştir. Bu çalışma kapsamında bahsi geçen ar-ge faaliyetlerinin önemi kapsamında kısaca açıklamalarda bulunduktan sonra, mezkur Kanun’un getirdiği yenilikler hakkında açıklamalarda bulunulacaktır.
II-AR-GE FAALİYETLERİNİN DÜNYA VE TÜRKİYE ÖLÇEĞİNDE ÖNEMİ :
Günümüzün iktisadi koşullarında “entelektüel sermaye” ve “teknoloji” kavramları rekabet olgusu karşısında işletmelerin referans noktası gibi düşünülmektedir. Entelektüel sermaye bazı kaynaklarda bir işletmenin maddi olmayan varlıklarının tamamı, kara dönüştürülebilen bilgi olarak ifade edilmektedir[3].Yapılan çeşitli araştırma sonuçlarına göre entelektüel bilgiyi yaratan ar-ge faaliyetleri ile işletmelerin piyasa değerleri arasında pozitif korelâsyonun olduğu anlaşılmaktadır. Bu korelasyonun etkisinin ise sektörler itibariyle farklı düzeylerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, yoğun ar-ge çalışmaları içerinde bulunan kuruluşların orta ve uzun vadede F/K (Fiyat/Kazanç) oranlarının daha büyük olduğu anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle, bu şirketlerin yatırımları ne kadar güçlü ise, sektörün önü gelişime ve değişime ne kadar açık ise o ölçüde bugün yatırımcılar bir şirketin hisse senetlerinin her bir birimine daha fazla fiyat ödemeyi kabul etmektedirler. Bu nedenledir ki, 1950’den sonra yaşanan gelişmeler neticesinde şirketlerin amacı artık kar maksimizasyonu değil, piyasa değeri maksimizasyonu olagelmiştir.
Teknoloji kavramı ise herhangi bir konuda teknik üretme ve bu tekniğin uygulanması ile ilgili gerekli alet, makine ve malzemeleri geliştirebilme bilgisidir. Bir başka tanıma göre teknoloji, yeni ürün veya süreçler tasarlamaya yönelik bilgilerin bütünü olarak ifade edilebilir. Teknolojik gelişme, bir ülkenin dış ticarette rekabet gücünü artırmak suretiyle ihracat kapasitesini artırmakta ve büyüme kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Teknoloji, yeni, daha ucuz, daha kaliteli bir mal veya hizmet olarak dış ticarete konu olabileceği gibi, doğrudan doğruya dışarıya teknoloji transferi yoluyla da dış ticaret öğesi olabilmektedir. Bir anlamda, cari açık veya fazlasının en önemli nedenin teknoloji açığı veya fazlası olduğunu ifade etmek mümkündür. Teknoloji transferleri, ülkeler arasında yatan üretim aksaklıklarını kısa süreliğine kapatmayı mümkün kılmaktadır. Fakat, uzun vadede bu döngü devam ettiği sürece bu açık kapanmayacaktır. Ar-ge ve yenilik çalışmaları ise teknoloji geliştirme bilgisinin başlangıç noktası olarak düşünülmektedir. Bir ülkede yapılan ar-ge ve yenilik çalışmalarının genel ekonomi üzerindeki etkilerini gözlemlemek aynen, maliye veya para politikası etkilerinin ekonomide algılanması için geçen bir zaman süreci gibi, uzun bir süreci gerektirmektedir. Zira, bilginin girdi olarak kullanılarak ürün ve süreç şeklini alması özelliğine göre uzun zaman almaktadır.
Ar-ge ve yenilik faaliyetleri oldukça maliyetli ve sonucu belirsiz, yüksek riskli yatırım alanları olması nedeniyle kolay kolay girilebilecek yatırım alanları olarak düşünülmemektedir. Dünyada özellikle petrol arama, bilgi-iletişim, otomotiv, enerji, ulaşım alanlarında yoğun ar-ge çalışmalarının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ülkemizde TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre ar-ge harcamalarının GSYİH (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla) oranı 1998 yılında %0,37 iken, 2009 yılında % 0,85 oranında olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde GSYİH 556 milyon-TL’den 1.000 milyar-TL’ye çıkarken, Ar-ge harcamaları 2.062 milyon-TL’den, 8.492 milyon TL’ye çıkmıştır. Keza, kişi başına düşen ar-ge harcaması satın alma gücü paritesi de dikkate alınmak suretiyle 32-$’dan 122-$’a çıkmıştır. Türkiye, özellikle 2003 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde ar-ge harcamaları artırmayı başarmıştır. Yapılan ar-ge harcamalarından 4.027 milyon-TL tutarını yükseköğrenim sektörü, 3.397 milyon-TL tutarını özel sektör ve 1.067 milyon-TL tutarını ise kamu sektörü gerçekleştirmiştir. Bu sonuçlar açıkça kamunun ar-ge konularında üstüne düşen görevi yerine getirmekte yetersiz olduğunu göstermesi açısından önemlidir[4].
GSYİH-AR-GE HARCAMALARI (KAYNAK: TÜİK)
M
|
M
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise yaptığı bir röportajda şu an itibariyle ar-ge harcamalarının GSYİH’ya olan oranlarının %1 düzeylerinde olduğunu, bu oranı orta vadede %2’ye, 2023 yılına kadar ise %3 düzeylerine çıkarmayı hedeflediklerini ifade etmiştir.
Arge harcamaları konusunda Avrupa Birliği İstatistik Ofisi verilerine göre 2006 yılı itibariyle 27 üyeli birliğin ar-ge harcamaları konusunda toplam 212.8 milyar Euro kaynak ayırdığı anlaşılmaktadır. Bu tutarın GSYİH’ya olan oran %1,84 düzeylerinde bulunmaktadır. Almanya 58.252-milyon Euro (GSYİH’ya oranı %2,51) harcama tutarıyla birinci olurken, Fransa 37.983-milyon Euro (GSYİH’ya oranı %2,12) harcamayla ikinci, İngiltere ise 31.828-milyon Euro ile üçüncü sırada yer almışlardır[5]. Ar-ge konusunda en başarılı ülkeler arasında ABD, Çin, Japonya, Almanya, Fransa, Hindistan, İngiltere, Güney Kore, Kanada ve Tayvan yer almaktadır[6]. Dikkat edileceği üzere, ilk on sırada uzak doğudan beş büyük ekonomi yer almaktadır. Yaptığımız çalışmalar esnasında dünyada yapılan ar-ge harcamalarının %95’inin gelişmiş addedilen ülke grupları tarafından yapıldığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca, üretken ve faal her on bin kişi başına düşen tam zamanlı ar-ge personeli sayısı Japonya’da 90, ABD’de 80 ve AB ülkelerinde 40 iken, Türkiye’de bu sayı sadece 7,5 olarak tespit edilmiştir[7].
III-AR-GE UYGULAMALARINA İLİŞKİN HUKUKİ DÜZENLEMELER VE 5746 SAYILI KANUN HAKKINDA AÇIKLAMALAR:
Ülkemizde maalesef 2000’li yıllara kadar Ar-ge faaliyetleri yeteri kadar önem ve değere sahip olamamıştır. Bu suretle bu uygulamaları teşvik edecek hukuki düzenlemeler istenen zaman sürecinde yapılamamıştır. Ülkemizde ar-ge faaliyetlerine ilişkin ilk düzenleme “4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu”nun 2001 yılında yürürlüğe girmesi ile hayat bulmuştur. Bu Kanuna 25.12.2003 tarih ve 5035 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 2. maddeye göre teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren mükelleflerin bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar 31/12/2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden istisnadır. Bir başka ifadeyle, bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin bölge dışındaki her türlü ar-ge ve yazılım faaliyetleri neticesinde elde edilen kazanç vergiye tabi kazanç olarak değerlendirilecek ve bölgede elde edilen kazançla ilişkilendirilmeyecektir.
- Bu bölgelerde çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31/12/2013 tarihine kadar gelir vergisinden istisnadır. Bu konuda yönetici şirketlere haksız şekilde vergi zıyaı doğması durumunda yönetici şirketlere yaptırım uygulanmasına ilişkin hüküm de bulunmaktadır.
- Teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketlerinin 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar da 31/12/2013 tarihine kadar gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
Bu istisnalar, TÜBİTAK- Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi, bu bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personeli ücretleri bakımından da uygulanır.
Bunlara ilave olarak KDVK’nun geçici 20. maddesine göre teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyette bulunan girişimcilerin kazançlarının gelir veya kurumlar vergisinden istisna bulunduğu süre içinde, sadece bu bölgelerde ürettikleri ve sistem yönetimi, veri yönetimi, iş uygulamaları, sektörel, internet, mobil ve askeri komuta kontrol uygulama yazılımı şeklindeki teslim ve hizmetleri katma değer vergisinden de istisnadır. Burada belirtilen yazılım ve ar-ge faaliyetleri dışındaki teslim ve hizmet ifaları ise vergiye tabi olacaktır.
Harçlar Kanunu’nun 59/n bendine göre ise organize sanayi, endüstri veya teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin ifraz veya taksim veya birleştirme işlemleri harçtan müstesna tutulmuştur.
Teknoloji geliştirme bölgelerine yönelik düzenlemeye ilişkin bu süreci, 2004 yılında 5228 sayılı Kanun ile Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunları’nda yapılan değişiklik ile vergi mükelleflerinin ar-ge harcamalarını vergiye tabi kazançlarından indirim imkânı bulmaları takip etmiştir. GVK’nun 89. maddesine 5228 sayılı Kanun’un 28. maddesiyle eklenen maddeye göre mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 100'ü[8] oranında hesaplanacak ar-ge indiriminin beyan edilecek gelir vergisinden indirilmesi hükmü getirilmiştir. Kanuna göre, araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tabi iktisadi kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplanmamaktadır.
5228 sayılı Kanun ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesine göre kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından mükelleflerin, işletmeleri bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik (5746 sayılı kanunun 5. maddesiyle değişen bent) araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının % 100[9]'ü oranında hesaplanacak ar-ge indiriminin indirileceği belirtilmiştir. GVK’ndaki düzenlemeye benzer şekilde kurumlar vergisi mükellefleri de araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan giderlerden ve tamamen araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde kullanılmayan amortismana tâbi iktisadî kıymetler için hesaplanan amortisman tutarlarından verilen paylar üzerinden Ar-Ge indirimi hesaplayamamaktadırlar. Matrahın yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde indirim konusu yapılamayan tutar, sonraki hesap dönemlerine devredebilmektedir. Bilim ve teknolojik alanlardaki belirsizlikleri gidermek ve aydınlatmak amacıyla yapılan yeni teknik bilgi üretimini, yeni yöntemlerle yeni yöntem, süreçler ve ürünler üretilmesini, bir ürünün maliyetini düşürücü, kalitesini artıran, performansını artıran tekniklerin üretilmesini ar-ge harcamasına örnek olarak gösterebiliriz.
Burada yer verdiğimiz her iki düzenlemeye göre kurumsallaşmayı teşvik edecek şekilde kurumlar vergisi mükellefleri tarafından tamamen indirilinceye kadar devam ettirilecek olan ar-ge indirim tutarı, gelir vergisi mükelleflerinde zarar artırıcı matrah unsuru veya devreden bir indirim olarak dikkate alınmamaktadır.
Nihayetinde, yukarıda yer verdiğimiz düzenlemelere paralel olarak 2008 yılı itibariyle “5476 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Kanunu” ile konu hakkında daha bütüncül ve kapsamlı bir destek paketi hazırlanmaya çalışılmıştır.
5746 sayılı Kanun’un 1’inci maddesine göre sözkonusu Kanun Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı tarafından 12/4/1990 tarihli ve 3624 sayılı Kanuna göre oluşturulan teknoloji merkezleri (teknoloji merkezi işletmeleri) ile Türkiye’deki Ar-Ge merkezleri, Ar-Ge projeleri ve rekabet öncesi işbirliği projeleri ve teknogirişim sermayesine ilişkin destek ve teşviklerini kapsamaktadır. Mezkur Kanun’un 2’inci maddesinde ise Kanun’da geçen terimlerin terminolojik açıklamaları yer almaktadır. Buna göre araştırma ve geliştirme faaliyetleri; araştırma ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan, çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetleri içermektedir. Yine mezkur Kanun’un 2’inci maddesinde :
Yenilik: Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen, mevcut pazarlara başarıyla sunulabilecek ya da yeni pazarlar yaratabilecek; yeni bir ürün, hizmet, uygulama, yöntem veya iş modeli fikri ile oluşturulan süreçleri ve süreçlerin neticelerini;
Ar-Ge merkezi: Dar mükellef kurumların Türkiye’deki işyerleri dahil, kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunan sermaye şirketlerinin; organizasyon yapısı içinde ayrı bir birim şeklinde örgütlenmiş, münhasıran yurtiçinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan ve en az elli tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden, yeterli Ar-Ge birikimi ve yeteneği olan birimleri;
Ar-Ge projesi: Amacı, kapsamı, genel ve teknik tanımı, süresi, bütçesi, özel şartları, diğer kurum, kuruluş, gerçek ve tüzel kişilerce sağlanacak aynî ve/veya nakdî destek tutarları, sonuçta doğacak fikri mülkiyet haklarının paylaşım esasları tespit edilmiş ve Ar-Ge faaliyetlerinin her safhasını belirleyecek mahiyette ve bilimsel esaslar çerçevesinde hazırlanan projeyi;
ifade ettiğine yönelik olarak açıklamalar yapılmıştır.
Yine adı geçen Kanun’da rekabet öncesi işbirliği projeleri, teknogirişim sermayesi, ar-ge ve destek personeli hakkında açıklamalarda bulunulmuştur.
Mezkur Kanun’un 3’üncü maddesinde ise, bu Kanun ile mükelleflere sağlanan indirim, istisna, destek ve teşvik unsurları hakkında hükümler yer almaktadır. Buna göre; Ar-ge indirimi, teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile (5904 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 01.08.2009) kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-Ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen Ar-Ge ve yenilik projelerinde, rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen Ar-Ge ve yenilik harcamalarının tamamı ticari kazancın tespitinde indirim olarak dikkate alınmaktadır. Bunlara ilave olarak 500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamasının bir önceki yıla göre artışının yarısı, 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesine göre kurum kazancının ve 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı GVK’nun 89’uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılır. Ayrıca bu harcamalar, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’na göre aktifleştirilmek suretiyle amortisman yoluyla itfa edilebilecek, bir iktisadi kıymet oluşmaması halinde ise doğrudan gider yazılacaktır. Kazancın yetersiz olması nedeniyle ilgili hesap döneminde indirim konusu yapılamayan tutar varsa, sonraki hesap dönemlerine devredilir. Devredilen tutarlar ise, takip eden yıllarda VUK’na göre her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınacaktır.
Yukarıda da yer aldığı üzere, sözkonusu Kanun ile belli bir projeye dayandırılmış ve sistematik bir süreç olarak yönetilen Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerinin tamamı Kanun kapsamında olmakla birlikte, Ar-Ge ve yenilik harcamalarının nelerden oluştuğu Kanun’da belirtilmemiştir.
Kanun’la getirilen bu teşvike ilave olarak, 500 ve üzerinde tam zaman eşdeğer Ar-Ge personeli istihdam eden Ar-Ge merkezlerinde ayrıca o yıl yapılan Ar-Ge ve yenilik harcamasının bir önceki yıla göre artışının yarısı, 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesine göre kurum kazancının ve 193 sayılı GVK’nun 89’uncu maddesi uyarınca ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilecektir. Hukuken böyle bir imkândan faydalanabilmek için ise, Kanun’da tanımlanmış bulunan Ar-Ge merkezlerinin kurulması zorunludur. Ayrıca, hem gelir vergisi mükellefleri, hem de kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ilgili hesap döneminde yararlanılamayan Ar-Ge indirimleri artık her iki vergi mükellefleri tarafından ertesi hesap dönemlerine devredebilecektir. Bilindiği üzere sözkonusu imkan, 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesi ile sadece kurumlar vergisi mükelleflerine tanınmıştı.
Yukarıda yer alan Ar-Ge indirimi dışında, adı geçen Kanun Ar-ge faaliyetleri kapsamında bulunan çalışanlara da vergisel teşvikler sağlamıştır. Buna göre; kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen ya da TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-ge ve yenilik projelerinde, teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde ve rekabet öncesi işbirliği projelerinde çalışan Ar-ge ve destek personelinin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretlerinin doktoralı olanlar için yüzde doksanı, diğerleri için yüzde sekseni gelir vergisinden müstesnadır.
Ar-ge faaliyetleri kapsamında çalışanlara gelir vergisi stopajı dışında, ayrıca sigorta primi desteği de sağlanmaktadır. Kanun’a göre; yine kamu personeli hariç olmak üzere teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-ge merkezlerinde, kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen ya da TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-ge ve yenilik projeleri ile rekabet öncesi işbirliği projelerinde ve teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde çalışan Ar-Ge ve destek personeli ile 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2. maddesi uyarınca ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanmaktadır. Bu düzenleme ile belli şartları sağlayan personelin Ar-Ge faaliyetleri sonucu elde ettikleri ücret niteliğindeki ödemeler üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı beş yıl süreyle bütçeden karşılanacaktır. Fakat, mezkur Kanun’da işveren primi ve gelir vergisi stopajı konusunda sağlanan teşviklere bir sınırlama getirilmiştir. Kanun’un 4’üncü maddesinin 2’inci bendine göre; mezkur Kanun’un 3’üncü maddesinde belirtilen gelir vergisi stopajı ve sigorta primi işveren hissesine ilişkin teşviklerden yararlanacak olan destek personelinin tam zaman eşdeğeri sayısı, toplam tam zamanlı Ar-ge personeli sayısının yüzde onunu geçemeyecektir. Ayrıca, Kanun kapsamındaki her türlü Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri nedeniyle düzenlenen kağıtlar damga vergisinden muaf tutulmuştur.
5746 sayılı Kanun sadece Ar-Ge faaliyetlerini pasif olarak düzenlemekle kalmayıp, aynı zamanda belli şartlarda faaliyetlere “sermaye desteği” de sağlamaktadır. Kanun’a göre merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından mezkur Kanun’un 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki koşulları taşıyanlara bir defaya mahsus olmak üzere teminat alınmaksızın 100.000 Türk Lirası’na kadar teknogirişim sermayesi desteği hibe olarak verilebilmektedir. Bu fıkra uyarınca yılı bütçesinde Ar-ge projelerinin desteklenmesi amacıyla ödeneği bulunan merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin tümü tarafından yapılan ödemelerin toplamı, her takvim yılı için 10.000.000 Türk Lirası’nı geçemez. Bu tutarlar, takip eden yıllarda 213 sayılı Kanun’a göre her yıl belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanacaktır.
Bahsi geçen Kanun’da araştırma ve geliştirme faaliyetlerine yönelik olarak sağlanan destekler yukarıda sayılmakla birlikte, sözkonusu desteklerin işletmeden çekilmesi halinde cezai müeyyidelerin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun’un 3/7 maddesine göre; Ar-ge ve yenilik faaliyetlerinde bulunanların; kamu kurum ve kuruluşları, kanunla kurulan veya teknoloji geliştirme projesi anlaşmaları kapsamında uluslararası kurumlardan ya da kamu kurum ve kuruluşlarından Ar-ge projelerini desteklemek amacıyla fon veya kredi kullanan vakıflar ile uluslararası fonlardan aldıkları destekler özel bir fon hesabında tutulur. Bu fon, 193 sayılı Kanun ve 5520 sayılı Kanun’a göre vergiye tabi kazancın ve ilgili yılda yapılan Ar-ge harcaması tutarının tespitinde dikkate alınmaz. Ayrıca, bahsi geçen fonun, elde edildiği hesap dönemini izleyen beş yıl içinde sermayeye ilâve dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğratılmış sayılacaktır.
III-KANUN’UN KVK’NA GÖRE GETİRDİĞİ YENLİKLER:
5476 sayılı Kanun’a göre ar-ge departmanı kurulması zorunluluğu yokken, 5520 sayılı Kanun’un 1 seri numaralı Genel Tebliği’ne göre böyle bir zorunluluk bulunmaktadır. Tamamen ar-ge faaliyetinde çalışmayan personel ücreti çalışma süresi dikkate alınmak suretiyle ar-ge harcaması olarak kabul edilirken, KVK uygulamasında bu mümkün değildir. Keza, başka faaliyetlerde de kullanılan iktisadi kıymetlere ilişkin amortismanlar Kanun kapsamında gün sayısına göre ar-ge harcaması olarak kabul edilirken, KVK uygulamasında bu mümkün değildir. Kanun uygulamayı 2023 yılında son bulacak şeklinde düzenlerken, KVK kapsamında süre sınırı bulunmamaktadır. Devreden indirim tutarı Kanun kapsamında yeniden değerleme oranıyla eskalasyona tabi olurken, KVK kapsamında bu mümkün olmamaktadır. Kanun kapsamında destek personeli ücretleri tam zamanlı personelin %10’nu geçmemek üzere ar-ge harcaması kabul edilirken, KVK buna izin vermemektedir. Dışardan sağlanan fayda ve hizmetler toplam harcamanın en fazla %20’si kadar olurken, KVK’nda böyle bir sınırlama mevcut değildir. Projeye bağlı kredi maliyetleri Kanun kapsamında ar-ge harcaması olarak kabul edilmezken, KVK kapsamında kabul edilmektedir. Buna karşın, her iki düzenlemede ar-ge harcamaları devredebilmekte, ar-ge harcamalarının aktifleştirilmesi gerekmekte ve YMM tasdik raporu zorunlu bulunmaktadır.
IV-KANUN’UN UYGULANMASI VE DENETİMİ HAKKINDA ESASLAR:
5746 sayılı Kanun’un uygulanması, denetimi ve cezai müeyyideler hakkındaki hükümler Kanun’un 4’üncü maddesinde düzenlenmiştir. 5476 sayılı Kanun kapsamında destek ve teşvik unsurlarından yararlananların bu Kanun’da öngörülen şartları taşıdıklarına ilişkin tespitler en geç iki yıllık süreler itibarıyla yapılacaktır. Kanun’a göre mezkur Kanun’da öngörülen şartların ihlali veya teşvik ve destek unsurlarının amacı dışında kullanılması halinde, zamanında tahakkuk ettirilmemiş vergiler yönünden vergi ziyaı doğmuş sayılacaktır. Sağlanan vergi dışı destekler ise 21/7/1953 tarihli ve “6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun” hükümlerine göre ve gecikme zammı uygulanmak suretiyle tahsil edilecektir. Kanun’un 4’üncü maddesi ayrıca araştırma ve geliştirme harcamalarından mükellefler tarafından mükerrer yararlanılmaması için hükümler barındırmaktadır. Buna göre; bu Kanun kapsamındaki indirim, istisna, destek ve teşviklerden yararlananlar; 193 sayılı GVK’nun 89’uncu maddesinin birinci fıkrasının (9) numaralı bendi, 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 29/1/2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un aynı mahiyetteki hükümlerinden ayrıca yararlanamayacaklardır.
Kanun’un getirdiği çok önemli değişikliklerden bir tanesi de, araştırma geliştirme faaliyetleri için GVK ve KVK hükümlerinde yer alan teşviklerin değiştirilmesi olmuştur. Kanun’un 5’inci maddesi ile 193 sayılı GVK’nun 89’uncu maddesinin birinci fıkrasının (9) numaralı bendi ile 5520 sayılı KVK’nun 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %40’ı oranında" ibareleri "araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %100’ü oranında" şeklinde değiştirilmiştir. Böylece, daha önce belli şartlarla yapılan araştırma geliştirme niteliğindeki harcamalar üzerinden %40 oranında hesaplanan Ar-Ge indirimi, bundan sonra %100 oranında hesaplanacaktır. Kanun’un yürürlük tarihi ise 31/12/2023 tarihine kadar uygulanmak üzere, yayımını takip eden ayın başı (Nisan) olarak belirlenmiştir.
V-SONUÇ:
Türkiye’de Ar-ge teşvikleri, zaman zaman çok önemli düzeylerde cari açık sorunuyla karşılaşan bir ülke olarak hak ettiği değeri çok geç almıştır. Yukarıdaki çalışmada öncelikle kısaca ar-ge harcamalarının önemi ve değeri hakkında açıklamalarda bulunulduktan sonra yasal düzenlemelere değinilmiştir. Bu konuda teknoloji geliştirme bölgelerine ilişkin düzenlemeden sonra yürürlüğe giren “5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun” ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerine sağlanan teşvikler değiştirilmekle birlikte, aynı zamanda genişletilmiştir. Ayrıca, mezkur Kanun ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan çalışanlara sigorta primi ve gelir vergisi stopajı istisnaları gibi bireysel teşviklerde sağlanmıştır. Bunlara ilave olarak, bahsi geçen Kanun’la GVK ve KVK’nunda yer alan araştırma ve geliştirme faaliyetleri hakkındaki teşviklerde de değişiklikler meydana getirilmiştir. Yukarıda yer alan çalışma kapsamında, 5746 sayılı Kanun’un araştırma ve geliştirme faaliyetleri konusunda getirdiği yenilikler konusunda açıklamalarda bulunulmuştur.
[1] E. Hesap Uzmanı;
[2] Hacettepe Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü;
[3] Öğr. Gör. Dr. A. Erdinç Emrem, “Ar-ge Yatırmları-Bilgi Varlıkları İlişkisinin Sektörel Analizi”, http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/12-01.pdf;
[5] Prof. Dr. Selahattin TUNCER, “Türkiye’de Ar-ge Teşvikleri ve Uygulaması”, sf (33);
[6] Prof. Dr. Selahattin TUNCER, “Türkiye’de Ar-ge Teşvikleri ve Uygulaması”, sf (29);
[7] Prof. Dr. Halil Seyidoğlu, “Uluslararası İktisat”, sf (782);
[8] Bundan önceki süreçte ar-ge harcamaları üzerinden %40 oranında indirim imkânı sağlanmaktaydı.
[9] Bundan önceki süreçte ar-ge harcamaları üzerinden %40 oranında indirim imkânı sağlanmaktaydı.